Bir etimolojik deneme
-
Etimoloji çok ilgimi çeker. Bazen önüne geçilmez bir merak duyarım sözcüklerin nereden geldiklerini anlamak için. Şimdi biliyoruz ki bu dil denen şey, bu sözcükler önce yoktu. Bu icat edildi insanlar tarafından.
Peki ilk sözcükler nelerdi? Büyük olasılıkla dan, dun, küt, pat, şak, şuk gibi tek heceli sözcüklerdi. Bu dilin gelişimi konusunun tüm ayrıntılarını bilmek olanaksız. Aynı evrim gibi bu. Tam ve eksiksiz bir şeması olanaksız.
Ama ilginç ipuçları yakalanabiliyor. Şimdi ele alacağım sözcük: Çarşı.
Bu şimdi çerçi'den geliyor. Peki çerçi ne demek? Şerbetçi gibi, dişçi gibi ek almış bir meslek adı. Peki o zaman çer ne demek? Yani bu çerçi ne satıyor, ne ile uğraşıyor?
Çer ne demek anlamak için çer çöp deyişine bakmalıyız. Çer çöp deyince böyle önemsiz şeyler anlaşılır. Çerçi de basit tastı tabaktı eşyaları satan ticaret erbabı. Yani böyle üç yıl garantili en az beş on yıl kullanılan "dayanıklı ev aletleri" değil de demirbaş olmayan, kolaylıkla çöpe giden yenisi alınan şeyler.
Peki çer nerden geliyor? Bunu artık bilmek zor ama eğlenceli bazı tahminler yürütebiliriz. Örneğin bu sözcüğün cihar sözcüğünden geldiğini öne sürebiliriz. Cihar Farsçadır. Dört demek. Tavlada ciharı se dört üç.
Ne alaka? Şu alaka: İşte böyle dört basit önemsiz eşya anlamında. Kalabalığın en önemsizi dört ile belirtilir. Dört serseri toplamış filan. Bu bakımdan çer, cihar'dan gelmiş olabilir.
Peki cihar nerden geliyor? Cihet'ten gelmiş olabilir. Cihet yön demektir ve dört yön vardır.
Peki cihet nerden geldi? Cihat'tan gelebilir. Ceht çabalamak, gayret etmek demek ve yönelmek, bir işi ele almaya yönelmek gibi anlamlardan köken alabilir.
E o zaman ceht nerden? Fazla kurcalarsak artık iş parodiye gider. Bir Evliya Çelebi parodisi vardı: Trafik polisleri arabaları durdururken "dur yâ refik" yani dur ey arkadaş dedikleri için adları önce dur refik sonra trafik olmuş!!! Yahut birbirlerine refik diye hitap ettiklerinden ve beyaz şapka taktıklarından inci anlamında dür refik sonra da trafik olmuş!!!
-
@DemoKratos yazısız taih yazılı tarihin belkide milyon yıl daha fazladır; bu nedenle ilk sözcük avcılığında ne bulabileceğimiz meçhul. Çerçi, zamnında köylere kaşık, çatal, tabak vs züccaciyenin bulundurduğu eşyalar ile tuhafiyecilerin bulundurdukları eşyaları eşek ve at sırtında taşıyp köy köy, mahalle mahalle satan kişiler için kullanılırdı. Zembilfiroş denirdi onlar için ve ilgi odağı olmuşlardır. Zembil ve firoş ikisi de satıcı anlamında .....
-
@nejdet-evren aynen öyle. Tarih hiç bir zaman tam net bir aydınlığa çıkmaz. Günümüzdeki bir çok olayı bile yanlış analiz edebiliyoruz. Yaşayan insanlar hakkında bile yalan yanlış bilgiler zibil gibi.
Hâla dünya düz diye iddia edebilenlerin olması, bilgiye bu kadar inatla kapalı insan olduklarını iddia eden kişilerin bulunması gibi bir handikapı var insan türünün. Tarih nerden aydınlanacak...
Fakat diğer yandan tamamen kaybolmuş ve unutulmuş Sümer dilinin çözümlenmesinin başarılması gibi parlak başarılar da var. Dünyada Sümer uzmanı olarak büyük saygı gören değerlerimiz mahkemeye verilir o ayrı... Bir bilimden nasibini alanlar var, bir de cehaletten. Cehalete bu kadar prim verildiği Ortaçağdan beri her halde ilk kez görülüyordur.
-
@DemoKratos cehaletin primi yüksek demektir. Sümeroloji den söz ettin de 1982 darbesinden hemen sonra yürülüğe giren 2932 sayılı "Türkçeden Başka Dillerle Yapılacak Yayınlar Hakkında Kanun" aklıma geldi; 22 Ekim 1983 te yürülüğü girdi ve 1991 yılında AYM tarafından iptal edldi. Md 2. diyor ki "Türk Devleti tarafından tanınmış bulunan devletlerin birinci res-
mi dilleri dışındaki herhangi bir dille düşüncelerin açıklanması, yayılması ve yayınlan
ması yasaktır." devamında yeni yasaklar ve sonra da yaptırımlar sıralanıyor. O tarihlerde Ankara Üniversitesi DTCF de Sümeroloji dersleri okutulmaktaydı; hala var mı bilmem, Sümer dili bir eğitim kurumunda en üst düzeyde okutulurken yaşayan bir dil olarak Kürdçe ile şarkı türkü söylemek, toplantı yapıp, kitap yazmak vs yasaktı. Zaten bu yasa sadece Kürdeçenin yasaklanmasına dair kullanılmıştı ve ironi olan ise mahkemelerde Kürdçe dışında hiç bir dile bilmeyen kişilerin beyanları alınırken kendilerine tercüman atanmasıydı ve Türkçe olmayan bir dil tercümanı olarak isimlendirilmesiydi; madem bir dil çevirisi yapılacak ise adı olmalı bu dilin, değilse neyin tercümanı olacak bu!? 9 yıl gibi uzun bir süre bu yasadan dolayı çok büyük hak kayıpları yaşandı; birden anımsadım. Sümerolojinin öğretilmesine elbette karşı gelmiyorum; zira, uygarlığın dönüm noktasındaki bir toplumsal düzenden söz ediyorsak bu dilin kesinlikle bilinmesi ve tüm yazıtlarının gün yüzüne çıkartılması gerekir. Bekçilik yaparken kendince Urartu dilini çözen okuyup yazan bekçinin isminin dahi bilinmemesi, ki dünyada bu dili bilen insan sayısı iki elin parmaklarını aşmıyor; çok yazık! -
Sümer dili elbette sadece bir tarih konusu, bunu konuşacak kimse yok. Sümerce taa Akadlar döneminde tarihe karışmaya başlamıştı. Fakat nasıl ortaya çıkarıldı, Akadçaya da geçen ve tüm bölge dillerine geçen sözcüklerinin izi sürülerek.
Türkçe dahil tüm bölge dillerinde Sümerce sözcükler yaygın. O bakımdan Sümerce yaşıyor ve konuşuluyor aslında ama dil konusu elbette çok karmaşık bir konu. Tüm dillere karışmış, dağılmış erimiş ve unutulmuş. Buna yaşıyor da diyemezsin ölü dil de diyemezsin.
Hani dinozorların nesli bir bakıma tükendi ama kuşlar onların devamı, aslında nesilleri tükenmedi gibi bir şey. Bunlar karmaşık olgular ve her türlü tartışmaya da her zaman açık olacak konular.