Türklerin İslam dinini kabul etmelerinden önce coğrafi bölgelerine yakın ya da çevre kültürlerin etkisiyle farklı dini tercihleri olmuştur. Türkler Budizm, Hinduizm, Maniheizm, Mecusilik, Musevilik ve Hıristiyanlık gibi dinlerin de mensupları olmuştur. Ancak Türklerin sözü edilen bu dini geleneklere katılmaları topluca değil daha çok bazı boyların tercihiyle sınırlı kalmıştır. Bu durumla kıyaslandığında Türklerin toplu haldeki din benimsemeleri sadece İslam’a girişte görülür. Saydığımız dinler dışında halkın tarih öncesi devirlerden beri inandığı, geleneksel halk dini diyebileceğimiz, “Eski Türk Dini”dir. Bu konuda yeterli araştırma ve bilginin varlığından söz etmek güçtür. Mevcut bilgiler ışığında konu yorumlanmaya çalışılır.
M. Ö. II. yüzyılda, Hunlar ve diğer Türk kavimlerinde, geleneksel olarak yaygın bir Gök Tanrı inancının varlığı görülür. Tevrat kökenli teoriler, Türklerin soy tarihini Hz. Nuh’un oğullarından Yafes’e dayandırırlarsa da arkeolojik belgeler daha öncelere gitmekte, tarihin karanlıklarında kökler kaybolmaktadır. Oğuz Han’ın putlara ibâdetin baş düşmanı olduğu, putperestliği savunan babasını bertaraf ederek, yönetimi ele aldığı rivayetleri de kökte monoteizme ulaşma arzusunu işareti olarak görülür.
Günümüzde ulaşılan etnolojik bilgiler ve tarihi belgelerle kesin sonuçlara ulaşmak mümkün görünmüyor. Arkeolojik ve etnolojik belgeler genelde politeizme götürürken, Orhun Abideleri gibi geç devir yazılı kaynaklarda monoteist izlere de rastlanmaktadır. Türklerin geleneksel dini tarihinde aydın zümrenin inançları ile halk tabakalarının inançlarını birbirinden ayırarak iki ayrı sonuca varmak mümkündür. Ancak, bugüne kadar yapılan araştırmaların çoğunluğu, Türk halk inançları ile ilgili folklorik araştırmalardır. Aydın tabakanın inançları ile ilgili araştırmalar, hemen hemen yok gibidir.