efelsefe

Ve beklenen saç kesim günleri geldi... Yanlış duymadınız. Evet saç kesmenin de günü var 🤭

ilk tarih 13 Mart -15 Mart Aslan burcuna denk geliyor.

Saçları dökülenler için ideal kesim ve bakım zamanıdır.

ikinci tarih 23-24 Mart güçlü saçlara sahip olup uzatmak isteyenler için kesim tarihidir.

Dikkat edilmesi gereken biliyorsunuz ki üç kesim üst üste yapmak. Yani üç ay boyunca hangi kesim tarihini kullanıyorsanız o tarihe devam etmek.

His yüklemeleri ile destekleyelim

Güçlü sağlıklı saçlara sahip olmaya izinliyim, ASağlıklı saçlara sahip olmak benim için mümkün ve güvenlidir,

Bakımlı, cool, kendine güvenen, kendine yatırım yapmayı seven bir kişi olmayı biliyorum ve bu şekilde yaşamayı seçiyorum.

( Bu kısmı 3 kez sesli söylüyoruz)

GÜZELİM GÜZELİM GÜZELİM

CANIM BEN

Bilinçaltı, yaşama dair kayıtlarımızın %90'ının
bulunduğu, ve seçimlerimizin sebebi olan, fakat _
bilincinde olmadığımız, bilincin ardında kalan devasa bır
alan.
Yani bu demek oluyor ki, sen 'Ben seçiyorum' dediğin
her yerde, kimden hoşlandığından tut, hangi işi yaptığın,
patronuna ne deyip, sevgiline neyi diyemediğine kadar,
hepsinin kökü bu alanda kurulu.
Yani bu demek oluyor ki, özgür seçimlerden söz etsen
de, hayatında 'bu niye hep böyle oluyor' veya 'bu niye hep
denememe rağmen bir türlü olmuyor' dediğin şeyler\n
hepsi, içindeki bu kayıtların sonucu olarak OTOMATiK
seçili.
Yani bu demek oluyor ki, seçiyorum sandığın her an,
'hayatta kalmak için ilgiye ihtiyacım var'
'ilgi için sevilir olmam gerek'
'amcam sevilirdi ve fedakarlığıyla övülürdü'
'sevilmek için fedakar olmam gerek'
'hayatta kalmak için fedakar seçimi yapmalıyım'
gibi matematiksel bir denklemin sonucu.
isyan ve protesto zannedip tersine gittiğinde de özgür
olmuş olmuyorsun.
Şayet sadece denklemde bir yerde, 'o şekilde olmak
kötüdür öyleyse tersi olmalıyım' gibi bir madde işliyor.
Yani bu demek oluyor ki, gerçekte özgür olmaktan ve
seçim yapabilmekten söz edebilmek için bile, önce
davranış ve seçimlerinin bilinçaltında yatan köklerinin
farkına varmak şart.
Ve aynı döngüleri yaşamana sebep olan seçimleri
köklerinde değiştirdiğinde, ancak o zaman farklı
sonuçlarla karşılaşabileceksin . Yani kaderini ancak
bilinç ile değiştirebileceksin .

"Sabırlısın ama beklemiyorsun, özgürsün ama seçmiyorsun, müsaitsin ama hiçbir şey seni harekete geçirmiyor.

Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey talep etmiyor, hiçbir şeyi dayatmıyorsun.

Hiç dinlemeden duyuyor, hiç bakmadan görüyorsun.”

Bu felakettir... insan, hayatını böyle çürütür.

@Struma kesinlikle öyledir. Ne verirsen o kadarını alırsın. Calışırsın günlerce karşılıgı bir miktar paradır. Emek verirsin bir şeye karşılıgı manevi rahatlık olur. Iyi bakarsan iyi görürsün. Olumluya olumlu, olumsuza olumsuz.. Hayatın verecekleri bitmez bizim alacaklarımız... bu da bir ticarettir bence.

Gece uyuyamamanızın sebebi gündüzde yaşadığınız problemler... Uykusuzluk yani insomnia bir anda ortaya çıkmaz bazen ağır travmatik durumlarda bazen ise ufak ufak biriken sizi etkileyen olumsuz olayların birikimiyle oluşur.
Bir çok kişi ve Google baktığınızda yazan sayfalar şunu söyler oda şu sıcaklıkta olmalı, yastığınız şu yumuşaklıkta olmalı, her gün şu çayı içmelisiniz, odanız loş ışık olmalı vs gibi önerilerde bulunurlar. Ama bunlar sorunu çözmez sadece yüzeysel olan kısım için geçerlidir.
Uykusuzluğa sebep olan birçok neden vardır; yoğun stres veya kaygı durumu, travma sonrası stres bozukluğu, herhangi bir rahatsızlığınız varsa onun için kullandığınız ilaçlar olabilir, çok fazla nikotin ve alkol tüketimi vb.gibi.

Bundan dolayı önce uykusuzluğunuza neden olan durumları bulurak onu çözmeye çalışmalısınız.

Ve sadece ilaçlar problemi çözmez geçici süre uyku düzeninizi sağlar.

Psikoterapi+ilaç tedavisi işlevsel olandır.

Psikolog Hilal Emnacar

İnsanı gerçekten karşılıksız seven,değer veren ailesidir. Aile dediysek de çekirdek aile ha, anne baba kardeş yani, gerisi hikaye efendim, arkadaşmış, kuzenmiş...

Aradığın kadar değil arandığın kadar yalnızsın. Devam etmesi için sizin çaba göstermeniz gereken arkadaşlıklarınız zaman kaybıdır. Sürekli arıyor ama aranmıyorsanız, daha fazla zaman kaybetmeden kendi yolunuza bakın. Enerjinizi harcamayın. Yalnız kalma pahasına bunu yapın. Zaten o arkadaşlıkta yalnızsınız.

Bir gün dönüp baktığında kimseye birşey olmadığını, sadece kendini yıprattığını, kendini üzdugunü, herkesin yoluna devam ettiğini görüyorsun. Sonuçta kimseye birşey olmuyor ne olursa sana oluyor kimsenin de bundan haberi olmuyor. Yıprandığınla, incidiğinle kalıyorsun öyle.

Dünyada senden milyarlarca olduğu. Senin özel olmadığın.

Kariyerin bomboş bir aldatmaca olduğu.

Paranın saadet getirmediği.

Marifet Süleymanla konuşmak değilmiş, kuşla konuşmakmış.

En büyük vatanın evin olduğu. En güçlü devletin huzur olduğu.

Bir de 30 yaşına gelmeden, 30 yaşına gelen insanların anlayacakları şeyleri anlamak vardır. En fenası budur..

Allah korusun!

Aşkın gelip geçici bir heyecan olduğu gerçeği...

Hiç kimse için kendini degistirmemen, kendinden ödün vermemen gerektiği.

Kendi ayakların üzerinde durabilecegin ve kimseye muhtaç olmayacagin bir işi 30undan önce edinmenin zorunluluğu.

Kariyer kariyer diye hayallerini ertelememek gerektiği. Bu dünyada ölüm var ve sadece bir canın var, can alıp vermek diye birşey de yok. O yüzden erteleme. Kimseyi takma, kimseden korkma, kimseye el açma, kimseyi bekleme, sadece içinden geldiği gibi yaşa. Bırak konuşan konuşsun, kime ne.

Sizin eklemek istedikleriniz var mı ?

Hiç kendi suyunu sıkmayı istedin mi? Hanı ıslak çamaşırın olduğundan daha ağır olması gibi kendi ağırlığından kurtulmak isteyip kendinin suyunu sıkmak istedin mi?

Bu yükleri, bu dert ettiklerimi, bu sorumluluk diye yüklendiğim zorunlulukları, olduğundan daha ağır hissetmeme neden bütün fazlalıklarını sıkıp kurtulabilsem demişliğin vardır. Keşke kolayca kurtulabilsem demişsindir.

Bazen de fazladan giyindiklerini çıkarmak istersin. Olduğun gibi olmadığını ve üzerinde kat kat kıyafetlerle gezdiğini, yediğini, içtiğini, yaşadığını, çalıştığını ve ilişkiler yaşadığını hissedersin. Gülüşün bile sana ait değilmiş gibi gelir. Çıkarıp atsam keşke dersin ama yine de yapamazsın. Zor gelir. Olduğun gibi olmak, bugüne kadar olmadığın şekilde yaşadığın için zor gelir. Gerçek bedeninin üstüne gitmiş olduğun kıyafetlerle tanımıştır insanları seni ve sen öyle tanıtmışsındır kendini. Korkarsın olduğun gibi olmaktan ve olduğun gibi olduktan sonra olacaklardan. Hiç kimsenin hoşuna gitmeyecek dersin. Eşim sevmeyecek bu halimi ve terk edecek, herkes benim değiştiğimi söyleyecek ve şuan ki işimi bile yapmak istemeyeceğim dersin. Ve hatta olduğun gibi olsan bugün yaşamında var olan her şeyi değiştirmek istediğini fark edersin ve korkarsın yine. Bugün olduğun her yer olmak istemediğin yerler diye gerçeğini görüp korkarsın. Ama fark ettiğin bu gerçekle yaşamak zordur. Olmak istemediğin yerlerde olmak istemediğin 'sen' ile yaşamak zordur bilirsin artık. Içın ayrı dışın ayrıdır ve sen bunun farkındasındır.

Değiştirmek isteyip değiştiremediklerinin çaresizliği kendini öfke ve mutsuzluk olarak gösterir. Depresyon, panik ataklar, fibromiyaljiler, bedensel şikayetler, migrenler bitmez.

Yine suyunu sıkmak ve üzerinde ki katları çıkarmak istersin.

Haydi yavaş yavaş yapmaya başla. Birden değişmek seni korkutabilir ve herkesi şaşırtabilir ama yavaş yavaş kendin olmaya başla. Ne kendini ne de diğerlerini korkutursun. Kendine alışa alışa yap.

Ziya Ünlütürk

Tosuncuk Mehmet Aydın : "Banka ibaresini kullanmadım, bank ibaresini kullandım. Oturağı kast etmiş olabilirim. "

Karga konsa gülistana
Gülün kadrini ne bilir
Kendi kadrini bilmeyen
Elin kadrini ne bilir.

Pir Sultan Abdal

Dünyayı sevmenin yolu kendinden geçer.
İnsan olmanın yolu kadir bilmekten kıymet bilmekten geçer.
Karga gülistana girse gülden anlamaz zarar verip çıkacağı bellidir. Gülistanın kadrini bilmek bülbülün işidir.
Kendimizi bir gül gibi görmeli değer vermeli ve yanımızdakileri iyi seçmeliyiz. Karga mı bülbül mü yaraşır ruhumuza mesele iyi ayırt etmek...

Ukrayna'dan kaçan toplam 2 milyon 316 bin sivil Avrupa ülkelerine sığınmış durumda.
Ee tabi Avrupa zorda kalanlara kapısını açmayacak değil ya... Suriye ve Afganistan da neredeydi ?! Körler sagırlar birbirini ağırlar durumu mu var acaba yada çıkarı var da ondan mı ? Bilinmez

Siz ne düşünüyorsunuz ?

Acıdan kaçarken, başarısız olma korkusuyla karar almazken, terk edilme, kaybetme veya başarısız olma korkularıyla ilişkilerden kaçarken, bir yandan da bunların bize sunacağı birçok ödülü kaybetmiş olacağız.
Sırf güvende olmak adına »hikâyesiz» bir hayat yaşayacağız.

SERHAT YABANCI

@smile yiaa boşver özlemek neymiş biz bi çay koyalım yeniden başlarız

Mağlup olduğumu sandığım bütün savaşlardan omurgam dimdik çıkmış, dikenli yollardan yalın ayak geçmişim. Ayağım taşa takılsa gökteki yıldıza inanmışım. Yapamam sandığım, gidemem diye düşündüğüm her şeyi başarmışım. En çok kendimde kaybolup, en sonunda kendime kavuşmuşum. İyi ki.

İnsan en çok kendinde kaybolur. Çünkü insan en çok kendi iç dünyasına yabancıdır.
Ayağı takıldığında kendi içinde tutunacak bir yer bulan insan hem kendini tanır hem güçlenir.
insan mağlup olmaz. insan öğrenir.
Dik durmayı öğrenir ve de omurganın sadece bir kemik parçası olmadığını.
Yüreğini ortaya koyduğunda öğrenir, yüreğin satakatçıda satılmadığını.
Yalın ayak yürüdüğü yollardan öğrenir, ayakta kalmanın ne demek olduğunu ve de yolun ne olduğunu.
insan öğrenir.
iyi ki öğrenir.
iyi ki...

klinik.psikolog.alirizatunur

@smile
@MuCiZe
@Efruz
@Mertaşkın

Hoşgeldiniz... umarım keyifli vakit geçirirsiniz...

Ilk olumsuz yanıtı vermek istemedim ama madem bir karar verilecek... yazma konusunda çok iyi olduğumu düşünmüyorum ama keyifle okuyacagım yazılarınızı.

" Ne kadar az bilirsen o kadar
iyi uyursun" der Gorki: izahını
Sartre yapar; "Uyursan gece biter,
uyuyamazsan sen." Son noktayı
Freud koyar: " Çok uyumak
kaçmaktır, uyuyamamaksa
yakalanmak. "

"'Mizaç, tefekkür ilmidir.”
"Anasır-ı Erbaa <<< Dört Unsur: Hava, Su, Toprak, Ateş

Ahlat-ı Erbaa <<< Dört Hılt: Dem(kan), Balgam(su),
Safra(ateş), Sevda(toprak)"

Geçmişteki bilim insanlarının eserlerine göre, "mizaç, iki şeyi birbirleriyle harmanlamak demektir." Aslında mizaç, zıt unsurların (ateş, hava, su ve toprak) bileşenlerinin, karşılıklarının tepkimelerinden kaynaklanan bir oluşum ve durumdur.
Basit olarak söylemek gerekirse;
Mizaç, birbirini etkileyen dört elementin niteliklerinin (sıcaklık, soğukluk, kuruluk ve nem) sonucunda oluşan kalitedir.
Geleneksel tıbbın önemli konularından birisi, mizaçtır. Aristo felsefesi ile ortaya atılan 4 Mizaç Teorisi, Hipokrat tarafından insan bedenine uygulanarak Humoral Patoloji Bilimi lni doğurmuştur. Bu teoriye göre insanların hastalıklarının nedeni 4 temel elementle uyuşmazlıklarından kaynaklanır.
Kökeni MÖ. 5. yüzyıla kadar dayanan 4 Mizaç Teorisi, ibn-i Sina gibi İslam âlimlerince de kabul edilen ve geliştirilmeye devam edilen bir bilim dalı olmuştur.
Zamanla Batı tıbbından etkilenmeye başlayan doğu kültürü, kademeli olarak mizaç biliminden uzaklaştırılmıştır. Mizaç bilimi de hayatımızdan ayrıştırılmış, yaşam alanlarımızdan kaldırılmıştır.
Mizaç ilmi ortadan kaldırıldığında tüm bilimlerin arasında en büyük zarar gören alanlar; tıp ve tedaviye yönelik alanlar olmuştur.
Kişiye, mizaca yönelik tedavi yerine basmakalıp tedaviler uygulanmaya başlanmıştır.

insanların mizaçları olduğu gibi, bitkilerin, hayvanların, mevsimlerin, saatin, coğrafi bölgelerin, yaşın da mizaçları vardır.
Kişinin kendi mizacını öğrenebilmesi için bu ayrıntılara dikkat etmesi gerekir. Yazın sabah mı doğdu, kışın ikindi vakti mi, mevsimin başı mıydı sonu mu? Coğrafi bölge olarak nemli bir yerde mi, yoksa kuru bir yerde mi doğdu? Tüm bunları en ince ayrıntısına kadar not alarak mizacınızı öğrenmeye çabalayabilirsiniz

Mevsimler:
İlkbahar — sıcak ve yaştır. (Hava grubu)
Yaz sıcak ve kurudur. (Ateş grubu)
Sonbahar — soğuk ve kurudur. (Toprak)
Kış — soğuk ve yaştır. (Su)

Vakitler:
Sabah: Soğuk ve kuru — Toprak
Öğle: Sıcak ve kuru — Ateş ikindi: Sıcak ve yaş - Hava Akşam: Soğuk ve yaş - Su
Not:
Sabahtan kastımız: Sabah ezanı saati ile 10:30 arası
Öğleden kastımız: 10:30 ile ikindiyi geçirene kadar
İkindiden kastımız: İkindiden sonra ile Yatsıyı geçirene kadar
Akşamdan kastımız: Gecenin kalanı, sabaha kadar.
ikinci bir not: İranlı hekimlerimiz Sabah vakti ile ikindi vaktini bizlerden tam ters almaktadırlar. Sabah vaktine, hava; ikindi vaktine, toprak demektedirler.

Yaş Aralığı ** :insanın farklı yaşlarda farklı mizaçları olur.
Büyüme ve gelişme çağında (doğumdan itibaren otuz yaşına dek) sıcak ve kuru mizaçlıdır. ** Ateş

Gençlik çağında (30 — 40 yaşlarında), sıcak ve nemli mizaçlıdır. Hava
Orta yaş döneminde (40 - 60 yaşlarında), soğuk ve nemlidir. Su
Son olarak, yaşlılık döneminde (60 yaş ve sonrası) soğuk ve kurudur. Toprak
** Gittikçe toprağa meylederiz. Vücudumuz kurur, soğur, çatlar hatta toprak gibi...
Diyelim ki, doğuştan toprak grubundayız. Yani
Sonbaharda sabah ezanı sonrasında doğdunuz.
(Tabiki sadece bu şartlar sizi toprak yapmaz O) 20 yaşındasınız şuan. Yaş aralığınız ateş grubunu gösteriyor, siz ise toprak .. Kafalarımız karışmasın
Toprak mizacını gençken daha hareketli geçiriyorsunuz, tabiki bir toprağa göre, ateş olsaydınız çok çok daha hareketli olacaktınız. Orta yaşa geldiğiniz de ise hava grubunun özellikleri ile toprak mizacını yaşıyorsunuz.

@atolyetasavvuf