İçeriğe atla
  • Kategoriler
    • All Categories
    • Individual Categories
    • Tartışma
      • Serbest Kürsü
      • Sizin Köşeniz
      • Eğlence & Oyun
    • Felsefe
      • Felsefe Tarihi
      • Felsefe Okulu
      • Filozoflar
      • Felsefe Sözlüğü
    • Soru & Cevap
      • Din & İnanç
        • Astroloji
        • Mitoloji
        • Spiritüel Hayat
        • Anadolu
        • Orta Doğu
        • Hint
        • Uzak Doğu
        • Yeni
      • Genel Alanlar
        • Sosyoloji
        • Psikoloji
        • Tarih & Edebiyat
        • Bilim & Teknoloji
        • Kültür & Sanat
      • Duyuru & Destek
      • World
      • Güncel
      • Popüler
      • Kullanıcılar
      • Gruplar
      Daralt
      Marka Logo efelsefe
      Düşünce, eleştiri ve paylaşım platformu
      • Kurallar
        • Light
        • Cloudy
        • Dim
        • Dark
      1. Ana Sayfa
      2. Felsefe
      3. Felsefe Tarihi
      4. Yunan Felsefesinin Kültürel Açıdan Öne Çıkma Nedenleri

      Yunan Felsefesinin Kültürel Açıdan Öne Çıkma Nedenleri

      Konu Zamanlandı Sabitlendi Kilitli Taşındı Felsefe Tarihi
      felsefefelsefe forumfelsefe tarihi
      2 İleti 2 Yayımlayıcılar 218 Bakış
      • En eskiden en yeniye
      • En yeniden en eskiye
      • En çok oylanan
      Cevap
      • Yeni başlık oluşturarak cevapla
      Cevaplamak için giriş yapın
      Bu başlık silindi. Sadece başlık düzenleme yetkisi olan kullanıcılar görebilir.
      • P Çevrimdışı
        P Çevrimdışı
        phi
        2 Mar 2022 21:02 tarihinde yazdı Son düzenleyen: phi 3 Şub 2022 21:03
        #1

        Unutulmamalıdır ki bir kültürün barbarları, en az o kültür kadar verimli bir düşünce kaynağı olabilir ve zengin bir uygarlık meydana getirebilir. Bir zamanlar dünyanın hemen her yanına yayılmış zengin felsefe okulları ve karmaşık argümantasyon tekniklerinin varlığından söz etmekten bizi alıkoyan yegâne şey, önyargılarımız ve bilgisizliğimizdir. Gerçekten de eski zamanlarda pek çok toplumun, bilgiyi bir kuşaktan diğerine aktarmada, yazı dışında başkaca etkin teknikleri kullanan sözlü kültürleri vardı. Öykülerin yüz yüze anlatılması, yazının soğukluğu ve kayıtsızlığıyla kıyaslandığında, sadece özel ve kişisel bir iş değil fakat aynı zamanda bağlayıcı ve motive edici bir faaliyetti. Sözlü toplumların yaşlı kuşakları bilgeliklerini genç kuşaklara şiir ve şarkılarla aktarıyorlardı. Fakat bu kültürler yok olup gittiği zaman, onların düşünceleri de aynen uygarlıkları gibi, bizim için erişilir olmaktan çıktı. Kültürün yazılı olmadığı bu dönemde, Antik Yunan bile, felsefi bir düzeye yükselmeden, yani filozoflar düşüncelerini kâğıda dökmeden önce, bütünüyle sözlü bir kültürdü.

        İlyada ve Odysseia, hiç kuşku yok ki Homeros olarak bilinen tek bir yazarın eseri değildi. Ve Sparta felsefesinin yazıya dökülmek yerine şarkılarla söylendiği veya ifade edildiği bir çağda, Homeros’un bu eserlerinin özgün formuyla olmasa bile, böyle bir edebi ve yazılı form içinde bize erişmesi, gerçekten de büyük bir şans oldu.

        Demek ki Yunan felsefesinin öne çıkması, Atina’nın en nihayetinde dünyanın felsefe merkezi haline gelmesinin en önemli nedeni, bu felsefenin teknik anlamda sergilemiş olduğu üstünlükten, diğer kültürlerden hiçbir şey almadan kendi başına yaratmış olduğu farklılık ve gelişmişlikten ziyade, Atinalıların, özellikle de Platon’un felsefi düşünceleri yazıya dökme kararlılığı olmuştur.

        Hint-Avrupa ailesinden gelen göçebe bir topluluk olarak Yunanlılar, kuzeyden Akdeniz’e doğru indikleri zaman, sadece Doğu Akdeniz’de ve Ortadoğu’da değil fakat Asya ve Afrika’da da oldukça gelişmiş uygarlıklar bulunmaktaydı. Onlar MÖ 1200 yılında geldiklerinde, bu sıralarda Ege kıyılarına yerleşmiş, uygarlık bakımından hayli ileri bir halkı bulundukları yerden sürdüler. İşte bu dönemde, Yunanistan büyük ölçüde tahrip olmuş durumdaydı ve 6. yüzyıla kadar da öyle kaldı.

        Söz uçar, yazı kalır. ✌(◕‿-)✌

        D 1 Cevap Son cevap 20 Haz 2022 16:52
        1
        • P phi
          2 Mar 2022 21:02

          Unutulmamalıdır ki bir kültürün barbarları, en az o kültür kadar verimli bir düşünce kaynağı olabilir ve zengin bir uygarlık meydana getirebilir. Bir zamanlar dünyanın hemen her yanına yayılmış zengin felsefe okulları ve karmaşık argümantasyon tekniklerinin varlığından söz etmekten bizi alıkoyan yegâne şey, önyargılarımız ve bilgisizliğimizdir. Gerçekten de eski zamanlarda pek çok toplumun, bilgiyi bir kuşaktan diğerine aktarmada, yazı dışında başkaca etkin teknikleri kullanan sözlü kültürleri vardı. Öykülerin yüz yüze anlatılması, yazının soğukluğu ve kayıtsızlığıyla kıyaslandığında, sadece özel ve kişisel bir iş değil fakat aynı zamanda bağlayıcı ve motive edici bir faaliyetti. Sözlü toplumların yaşlı kuşakları bilgeliklerini genç kuşaklara şiir ve şarkılarla aktarıyorlardı. Fakat bu kültürler yok olup gittiği zaman, onların düşünceleri de aynen uygarlıkları gibi, bizim için erişilir olmaktan çıktı. Kültürün yazılı olmadığı bu dönemde, Antik Yunan bile, felsefi bir düzeye yükselmeden, yani filozoflar düşüncelerini kâğıda dökmeden önce, bütünüyle sözlü bir kültürdü.

          İlyada ve Odysseia, hiç kuşku yok ki Homeros olarak bilinen tek bir yazarın eseri değildi. Ve Sparta felsefesinin yazıya dökülmek yerine şarkılarla söylendiği veya ifade edildiği bir çağda, Homeros’un bu eserlerinin özgün formuyla olmasa bile, böyle bir edebi ve yazılı form içinde bize erişmesi, gerçekten de büyük bir şans oldu.

          Demek ki Yunan felsefesinin öne çıkması, Atina’nın en nihayetinde dünyanın felsefe merkezi haline gelmesinin en önemli nedeni, bu felsefenin teknik anlamda sergilemiş olduğu üstünlükten, diğer kültürlerden hiçbir şey almadan kendi başına yaratmış olduğu farklılık ve gelişmişlikten ziyade, Atinalıların, özellikle de Platon’un felsefi düşünceleri yazıya dökme kararlılığı olmuştur.

          Hint-Avrupa ailesinden gelen göçebe bir topluluk olarak Yunanlılar, kuzeyden Akdeniz’e doğru indikleri zaman, sadece Doğu Akdeniz’de ve Ortadoğu’da değil fakat Asya ve Afrika’da da oldukça gelişmiş uygarlıklar bulunmaktaydı. Onlar MÖ 1200 yılında geldiklerinde, bu sıralarda Ege kıyılarına yerleşmiş, uygarlık bakımından hayli ileri bir halkı bulundukları yerden sürdüler. İşte bu dönemde, Yunanistan büyük ölçüde tahrip olmuş durumdaydı ve 6. yüzyıla kadar da öyle kaldı.

          D Çevrimdışı
          D Çevrimdışı
          DemoKratos
          20 Haz 2022 16:52 tarihinde yazdı Son düzenleyen: DemoKratos
          #2

          @phi, içinde söyledi: Yunan Felsefesinin Kültürel Açıdan Öne Çıkma Nedenleri

          MÖ 1200 yılında geldiklerinde, bu sıralarda Ege kıyılarına yerleşmiş, uygarlık bakımından hayli ileri bir halkı bulundukları yerden sürdüler.

          Bu halkın bir adı olup olmadığı bilgisine ulaşamadım. Fakat antik Yunan felsefesinin en önemli özelliği evreni tanrılarla açıklamaktan vazgeçen ilk sistematik felsefe diye biliyorum.

          Platon ise tekrar idelere dönen adam. Yani tanrılar dedi mi demedi mi bilmiyorum fakat öyle demeye getirdi. Böylece iki ana eğilimin, benim deyişimle mateizm ve ideizmin temelleri atıldı. Mate de Demokritos'un kavramı. Mate vs ide. Felsefenin temelinde bu ana ayrım yatar.

          Yani ya Demoktitos'a karşı Platoncu veya Platon'a karşı Demokritosçu olursunuz. Ana ayrım budur.

          1 Cevap Son cevap
          1

          Cevap
          • Yeni başlık oluşturarak cevapla
          Cevaplamak için giriş yapın
          • En eskiden en yeniye
          • En yeniden en eskiye
          • En çok oylanan


          © 2021-2025 efelsefe.com
          Iyi aksamlar Ziyaretçi
          İzinler Kurallar
          • Giriş

          • Hesabınız yok mu? Kayıt Ol

          • Aramak için giriş yapın veya kaydolun
          • İlk ileti
            Son ileti
          0
          • Kategoriler
            • All Categories
            • Individual Categories
          • World
          • Güncel
          • Popüler
          • Kullanıcılar
          • Gruplar