Kadınlar Faşizmin Vites Kutusudur
-
Yine kadınlara kestin faturayı diyebilirsiniz. Ama doğruları söylüyorum. Kadınlar anlaşılmaz davranışlar içerisinde olmayı kendileri tercih ediyor.
Örneğin kadınlar kendilerine hep yalan söylenilmesinden hoşlanıyorlar. Böyle mutlu oluyorlar. Şirketler de bunu kullanarak onları kolayca sömürüyor.
Ayrıca kadınlar kendi içlerinde birbirlerini daha çok eziyorlar. Birbirlerine çok fazla baskı ve şiddet uyguluyorlar ama bunun karşılığında kibarlık ve saygı bekliyorlar. Kibar ve narin muamelesi bekliyorlar.
İşte bütün bunlar kadınları şirketlerin hedefi yapıyor. Çünkü birbirlerine uyguladıkları baskı nedeniyle aşırı tüketimi tetikliyorlar. Reklamlardan etkileniyorlar , o ürünü alıp kullanınca öyle olacağına inanıyorlar.
Öyle olmadıkları halde öyle olacaklarına inanıyorlar. Eğer saf bir erkek kadınlara doğruyu söylemeye kalkarsa onu düşman ilan ediyorlar.
Yaptıkları şeyi yüzlerine söylediğiniz de asla kabul etmeyip sizi suçluyorlar.
Tabi bunu yaparken de erkeklerin kendilerine olan zaaflarından güç alıyorlar. Ve erkekleri de kendilerine benzetmeye çalışıyorlar.
Kadınların kıyafet ve çekicilik gibi takıntılarının altında yatan etkenlerin içgüdüsel baskı ve şiddet eğiliminden kaynaklandığını düşünüyorum.
Faşizm bunu kullanarak erkekleri de kendine göre dizayn etmeye çalışıyor.
Olayı din eksenli de düşünebilirsiniz çünkü bir kadının çok da umurunda olmayan bir konudur bu. Asıl olan beğenilme ve ezme duygusunun tatminidir.
Şunu da eklemek istiyorum bu saydıklarım hayatta kalma mücadelesinden sonra ortaya çıkan duygulardır.
-
Kadınları çok doğru çözmüşsün, tamamına katılmamak elde değil.
Çünkü kadınların yüzde doksanı kendi hayalinden başka hiç bir şeye önem vermezler.
Kadınlar kendi hayali uğruna yapamayacakları hiçbirşey yoktur.
Her türlü baskıya, onursuzluğa, aldatmaya aldırmamanın altında bu yatıyor, kendi hayaline ulaşmak.
Erkekler seks için aldatırken, kadınlar sırf hayali için aldatır.
Beyaz atlı prens, kadınların amacı için bir araçtır.
Çünkü hayaline ulaşmanın yolu beyaz atlı prensten geçeceğini biliyorlar.
Kadınların hayali nedir derseniz, hiçbir sınırlama olmayan sonsuz özgürlüktür.
Bu hayal bir anlamda yanlış olmayabilir ama kadınların buna ulaşmak için toplumun, ailesinin bütün değerlerini yerle yeksan etmelerinde sorun çıkıyor.
Başkalarıyla kırıştırıp erkeklerin değerlerinden oynamak ve bu vesileyle erkeğin gücünü zayıflatmak kadının en birinci silahıdır.
Ancak bunlar yüzde doksan için geçerlidir.
Ayrıca gelişmiş ülkelerde kadınların bu silahı pek işe yaramıyor ama oralarda da hayallerindeki özgürlüğü kısmen bulmuş durumdalar.
Evlenene kadar yüzlerce kişiyle yatıyorlar, evlendikten sonra bunu yapsalar bile resmi ayrılık sıradan çözüm sayılıyor.
Zaten dünyanın değişimine dikkat ederseniz, herşey kadınların hayaline doğru yani içinde hiçbir değer taşımayan sınırsız özgürlüğe doğru gidiyor. -
Ayrıca bir konuya değinmemek kadınlara haksızlık olur.
Kadınların hayalinin peşinden gitme isteğini oluşturan erkeklerin binlerce yıllık kadınlar üzerindeki baskısıdır.
Binlerce yıldır kadınların duyguları hiçe sayılmış, köle olarak satılmış, mal olarak görülmüş.
Kadınlara uygulanan bu binlerce yıllık baskı ve zulüm nedeniyle kadınlarda sınırsız özgürlük duyguları hakim olmuş.
Bu duyguların bilincinde olsa da olmasa da hissediyorlar.
Hatta bazı kadınlar yaptığının neye dayandığını bilmeden bu hislerine kapılabiliyor.
Yani kadınları bu yapıya getiren neden, erkeklerin onlar üzerinde binlerce yıldır uyguladığı baskı ve zulümdür. -
Cinsiyet ayrımcılığı da bir insanlık ayıbıdır. İnsanlar ırkları ile suçlanamayacakları gibi cinsiyetleri ile de suçlanamazlar.
-
Erkekler sapık olduğu kadar kadınlar da sapıktır, erkekler şiddet meyillisi olduğu kadar kadınlar da şiddet azmettiricisidir.
Hiçbir şey tek başına ortaya çıkmıyor.
Kadınlar kendilerini farklı göstermek için erkekleri karalama yolunu seçip insanlık suçu işliyorlar. Kendi hatalarını erkeklerin üzerine atarak masum olduklarına inanmamız istiyorlar.
Aslında erkekler ayrımcılığa maruz kalıyor. Bir toplumun oluşmasında kadınların rolu daha fazladır.
Kadınlar toplumda üzerlerine düşen rolu özgürlük gerekçesiyle reddediyor ancak erkek kendi rolunu reddetmiyor. Eğer erkek de özgürlük adına
böyle birşey yapmaya kalkışırsa erkekliği linç ediliyor.TV ekranlarındaki o seviyesiz programları izleyenlerin hepsi kadındır. Ama kadınlar feministler birleşip de bu ne rezalet diyerek protesto etmiyor.
O rezaletin reyting ile ranta dönüşmesinde kadınlardan başka kimse sorumlu değildir. Bunu farkeden diğer kadınlar da daha fazla rezalet ve dram yaratarak bu ranttan para kazanmaya çalışıyor.