Nurullah Genç
-
@kereste, içinde söyledi: Nurullah Genç
@bilgisezgi
Dostum, bugün doğum günüm.Ben 29 şubat olarak biliyordum
Doğum günün kutlu olsun. -
@kereste iyiki doğdun kereste. Şu cahil-cühelaya kimbilir ne faydaların olmuştur.
-
@TENTEN , @bilgisezgi
Teşekkür ederim. Biraz önce hatunla şarap kadehini tokuşturduk.
Yaşıma gelince: Anam diyor Mart ayında doğdun, Babam diyor Ocak ayında doğdun.
Subat ayının 1. ne karar kılmışlar sonunda. -
@kereste sen yine şanslısın. Babam gil bir aylığına başka memlekete gittiklerinde orada doğmuşum. Kimliğime de kendi memleketim yerine orayı yazdırmış. Kimliğimin bir tarafı başka diğer tarafı başka memleketten.
Kendi memleketime gittiğimde kimliğimi gören oralı olduğuma inanmakta zorluk çekiyorlar. -
@bilgisezgi
Zannerdersem bizim ve bizden önceki kuşakların ortak bir yanı bu. Doğum anımız tam olarak kayıt altına alın(a)mamış. Benim oğlan hastanede doğdu; doğum dakikası bile belli.@Efruhte , kusura bakma. Senin konuyu azıcık kaynattık.
-
@kereste kalan ömrünüzün geçen ömrünüzden hayırlı olmasıni dilerim
-
@Efruhte
Niyeymiş, geçen ömrüm hiç hayırsız değildi aslında.
Bu arada teşekkür ederim. -
•SÖYLE BANA HİNDİBA•|
Kartallar uçar mı bir harâbeden
Köprülerden benim yarim geçer mi
Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem
Taşırsın yeryüzüne ebedi tohumları
Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum
Avuçlayıp öpüyorum kumları
Bir kara delikten bakarken hayat
Meydan okuyanlar kim bu serâba
Söyle bana hindibaSen nasıl bu kadar ceylan koşması
Sen nasıl bu kadar yollar aşması
Sen nasıl bu kadar güneşe meftun
Sen nasıl bu kadar sahra çeşmesiBen rüzgâr değilim, dokunmam çiçeklere
Ben kara parmaklı insan değilim
Kirpik uçlarımdan kayar yıldızlar
Bilemezsin, hayal akşamlarında
Renklerini kuşatan
Damıtılmış gözyaşıdır ömrümünBen boşluğa üfleyen cellat değilim
Karayele verdim ayaklarımı
Söyle bana eceli kim tutar perçeminden
Hangi ölü bilmez nereye gittiğini
Sen miydin o mehpâre, o memnu, o dilruba
Söyle bana hindibaSen nasıl bu kadar bulut gülmesi
Sen nasıl bu kadar bıldırcın sesi
Sen nasıl bu kadar pencere önü
Sen nasıl bu kadar gök gürlemesiBen kaptan değilim, anlamam gemileri
Gizli bir ummanın gelgitlerinden
İniltiler vurur sahillerime
Deniz feneri değilimÖnce yürü bu vefasız ülkeden
Sonra uzan bir tenhaya, sessiz ol
Gelip geçsin üzerinden turnalar
Düşün, sesler neden bulur sesleri
Kelam kimin damarlarında kandır
Harflerini senden alan merhaba
Hangi demin âteşidir içimde
Söyle bana hindibaSen nasıl bu kadar gönül hanesi
Sen nasıl bu kadar yâr divanesi
Sen nasıl bu kadar çerağı ömür
Sen nasıl bu kadar inci tanesiBen korku değilim kapı aralarında
Pencerenin infilâkı değilim
Gölgeleri yüzlerinden tanırım
Bir resim bir ressamı ağlatır bir yerlerde
Bir eşya bir hamalı
Ben hâlâ öğütülen anılarıma değil
Değirmene inanırım
Bu derin aldanış kimden kalmadır
Bu uzaklık, bu diba
Söyle bana hindibaSen nasıl bu kadar kelâmın hası
Sen nasıl bu kadar şiir bohçası
Sen nasıl bu kadar esrarlı bir mum
Sen nasıl bu kadar rüya bahçesiBen bir kervan muamması değilim
Çekinmem yolların kıvrımlarından
Ellerim ışıldar alacakaranlıkta
Saklambaçlar ortasındadır evim
Kışın kartopudur adını anmak
Döner döner yüreğimde, dağ olur
Yazın güneş yanığıdır düşlerim
Sonbahar ruhumu bekleyen oba
Söyle bana hindibaSen nasıl bu kadar sevda hecesi
Sen nasıl bu kadar hayal incesi
Sen nasıl bu kadar mutluluk çağı
Sen nasıl bu kadar tarih öncesiNurullah Genç
-
Bu kısımlar çok manidar, peygamberimiz ve aşk var değil mi şiirlerinde, hem hakiki hem mecazi aşk . ben de yeni tanıştım nurullah genç ile.
Kartallar uçar mı bir harâbeden
Köprülerden benim yarim geçer mi
Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem
Taşırsın yeryüzüne ebedi tohumları
Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum
Avuçlayıp öpüyorum kumları
Bir kara delikten bakarken hayat
Meydan okuyanlar kim bu serâba
Söyle bana hindibaSen nasıl bu kadar ceylan koşması
Sen nasıl bu kadar yollar aşması
Sen nasıl bu kadar güneşe meftun
Sen nasıl bu kadar sahra çeşmesi...
Usul usul intizarı çürüten
bu hercai diken,bu çılgın arzu
sürüklüyor imkansız muştuların
eşiğine gönül vadilerini
bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
düşüyorum tanyerine
ya topla yaralı kırlangıçları
ya da bu vefasız şarkıyı bitir
özgürlüğe giden tutsaklar gibi
siyah gözlerine beni de götür.Arada bir sardırıp sardırıp bu şiirleri dinliyorum
-
- RÜVEYDA'YA AĞIT -
Ben bir aziz değilim, hele gündüz değilim
Attığı her adımda siyah bir iz bırakan
Bir yanında ürküten bir baldıran gövdesi
Bir yanında kederi özümleyen bir lâle
Merhamet sahrasının uyuyan gecesiyimBırak da, böyle bitsin bu günahkâr serüven
Bırak da kurtarayım bu emânet sarayı
Yeter, intiharınla oyduğun yüreğimi
Umutsuz şarkılarla avutulduğum yeter
Göğsümde bir yanardağ kıvranıyor Rüveyda
Yaraları kapandıkça kanıyor Rüveyda
Duman çöktü güneşin sitem aynalarına
Aralandı perdeler; şimdi sessiz değilim
Dertliyim, viraneyim, ben bir aziz değilim
Azizler tohum eker sevgi tarlalarınaSenin gözlerin dram; oysa ağlatan benim
Ben dilenci; sen sultan; sevgi dağıtan benim
Sen ışık; ben karanlık ve aydınlatan benim
Ben ölümüm; sen hayat; cana can katan benim
Sabah sende oluyor; güneşi tutan benim
Soran ben; sorulan sen; hüznü damıtan benim
Öldüren ben; ölen sen; kabirde yatan benim
Sen sevda yüklü bulut, göklerimin sahibi
Saklıyorum içimde seni bir tufan gibiNerde uğruna ömür verdiğim belâ, nerde
Her hatıra bir demet zakkum meyhanelerde
Düşlerim esrarınla çoğalan pervanedir
Götür benden ahzânı, bana ihsanı getir
Yalanı reddederken düşüyorum yalana
Ben bir aziz değilim Rüveyda, anlaşanaBu ağıdı öldüğün için söylemiyorum
Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm
Her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının
Yıkayıp kefenledin; mehtabına gömüldüm
Her iklime kanatlı bir haberci salsınlar
Çağır âşıklarını; namazımı kılsınlar
Duysun âlem ateşin dağı erittiğini
Bu illetin taşları bile çürüttüğünüGün olur da, ayrılık yumağı çözülür mü
Bergüzârım ayaklar altında ezilir mi
Rüveyda, görür müyüm yeşil ufuklarını
Seninle bir sonsuzluk bulur muyum Rüveyda
Yoksa hep bu kabirde kalır mıyım Rüveyda
Şiir & Yorum: Nurullah Genç