Kendi vatanını işgal eden halk
-
Türkiye 1950 yılında işgal edildi, 2002 yılında kaybedildi.
Savaşın ilginç yanı ise işgal eden de kaybeden de kendi halkı oluşu.
Türk halkı, dünyada İran'dan sonra kendini işgal eden ikinci halk ünvanına sahip.Bu konu sayfalar dolusu yazılabilir "Bir halk neden işgalcilerden kurtarmış olduğu kendi ülkesini bu defa kendisi işgal ederek kaybeder?" sorusuna cevap bulmaya çalışalım.
-
@bilgisezgi Biraz daha acabilir miyiz? 1950'de ne oldu 2002'de ne oldu. Akabinde arkadaslar yazacaktir diye dusunuyorum
-
@bilgisezgi bu konunun arkasında Nixon doktrini ve YKP projesi var, yani yeşil kuşak projesi.
Bunların devamı da Arap baharı diye yutturulan BOP. Büyük Ortadoğu projesi.
Bu projelerin hepsi İslam dinini tepe tepe kullanmak, yani bu tekmeleye tekmeleye kullanmak anlamında, çerçevesindedir.
İncil'in artık kullanılabilirliği bitti. Bununla misyonerlik götürüp sömüremiyorlar. Güncel sömürü yöntemi İslam dinini kullanmak.
Kullanınca da Usame örneği gibi, ışit örneği gibi kirli mendil gibi çöpe fırlatıyorlar. Fetöyü de suç ortaklarını da işleri bitince kirli mendil gibi çöpe fırlatacaklar. Hiç kuşkun olmasın.
Bunlar da İslam misyonerleri. Bunları da aynen emperyalistler salıyor sömürecekleri yerlerin başına. Hiç bir farkı yok. Dünyada din kadar kullanışlı bir sömürü aracı keşfedilemedi. Birini bırak öbürünü kullan.
-
Henüz bir yenilgiden söz etmek olası değil. Ergenekon ve Balyoz sahtekarlığı ile bir savaşta tutuklanabilecek subay sayısından fazla subay tutuklandı. Hiç bir savaşta Türkiye'nin Genelkurmay başkanının tutuklanması olasılığı olur mu? Yoktur. Hiç bir savaş ile TSK nın kozmik odasına girilir miydi? Olanaksızdır.
Bütün bunlara rağmen Türkiye işgale henüz yenilmiş değil. Henüz Arap alfabesine dönemediler ve fesi kafalarımıza geçiremediler.
Atatürk hâla ülkede büyük bir motivasyon ve fikir kaynağı. Bu kayayı aşamadılar.
Dogmaya direne direne biz kazanacağız, dogma yenilip defolup gidecek başımızdan. Dogmalar insanlığı ilelebet karartamaz, çamura batıramazlar. Bir kurtuluşu mutlaka olur.
-
@phi 1950 ve sonrası için DemoKratos kısaca değinmiş.
Truman doktrinine atılan ikili imza ile işgal başladı, Menderes iktidarı işgali uygulamaya koydu, aradan geçen süreç içerisinde işgali kalıcı hale getiren çeşitli proje yürütüldü, 2002 seçimleriyle işgal fiilen tamamlandı.
İşgal masada başlamış olsa da bu işgalin bir numaralı uygulayıcıları elbette bizzat halkın kendisi. İşgal kuvvetleri ne dediyse halk birebir uyguladı.
İşgale karşı çıkan nice devrimci, Atatürkçü öldürülüp çeşitli yollarla etkisiz bırakılırken, onlara sahip çıkmayan aynı halk Marshall planlarına muntazam şekilde uydu. Öyle ki, işgal planlayıcıları dahi işgali bu kadar kolaylaştıran, kendi ülkesini işgal eden bir halk beklemiyordu. Bu ülkede etkin ve yetkin konumda olan başbakanlar, cumhurbaşkanları başına Fethullah Gülen'in getirildiği Komunizmle Mücadele Derneğinin üyeleri olması bir tesadüf değil. Altıncı filoyu bu ülkeden kovmak için eylem yapan devrimcilerin üzerine aynı örgüte mensup softaların salıverilmesi ve bu softaların altıncı filo önünde hoşgeldin namazı kılmaları işgalin sadece parçalarından biriydi.
Başta değindiğim gibi bu konu sayfalara sığmaz.
Ancak konumuz bu ülke nasıl işgal edildi değil, nasıl işgal edildi sorusu bence başka bir başlık konusu.
"Ülkesini işgalcilerden kurtaran bir halk neden kendi ülkesini işgal eder ve kaybeder?" başlığın ana konusu ve sorusu budur. Bu soru üzerinden fikir yürütmek bence felsefe adına daha olumlu olur. -
Dünyada eskiden beri bir sömürü düzeni vardır. Özgürlük veya özgürlükçü düşüncenin tarihçesi en çok 500 yıl öncesine gider.
Batılı ülkelerde köklü bir burjuva sınıfı olduğu için ve rönesans düşüncesi ilk orada ortaya çıktığı için demokrasi gelenekleri zor da olsa işlemektedir.
Biz çok kısa zamanda büyük işler yaptık. Ama daha o işler yapılırken karşı devrim hareketi başlatıldı. Orta çağ zihniyetini hemen söküp atmak mümkün olmadı. Bunu görenler ve kendi çıkarı için kullanan iç ve dış güçler hep oldu.
Örneğin geçmişte ABD sol görüşlü insanlara karşı bu tür kişileri öne sürmekten asla çekinmedi.
Siyasal islamcıların kendileri ise zaten dönek insanlardır. 6. filonun önünde namaz kılanlar bir de bakmışsın ki Amerikan karşıtı olmuş Amerika'ya karşı gerçek demokrasiyi savunuyorlar (!)
Yapılan hatalar bence düzeltilebilir. Başa geçecek siyasal partiler Atatürk ve İnönünün eserlerinden kırpmak yerine o zihniyeti benimseyip zaten koyulmuş olan taşların üstüne kendi taşlarını da ekleme yoluna gidebilirler örneğin.
Yani kaybedileni geri kazanmak da mümkün.
-
@bilgisezgi dostum, ülkenin özünü alan şahsı da unutmamak gerek. O da planın önemli bir ayağı.
Bu adam bir rapor hazırlattı. Bunun adı sözde Kürt raporu. Alakası tabii ki yok. Bunu da bazı kişilere hazırlattı. Yani bu kişileri danışman olarak kullandı. Tam net bilgim olmadığı için isim vermek yanlış olur, itham olur. Bu yani böyle resmi kurulmuş bir kurul değil. Ama duyduğum bazı isimler varsa da söylemem itham olur. İtham için kesin kanıt lazım. Neyse...
Bu rapor ABD ye sunuldu. Bu raporda güya Kürt sorununun çözümüne engel olan isimler jurnal ediliyordu. Kürt sorunu ile filan hiç alakası yoktu, bu jurnal edilen isimler laik Atatürkçü Cumhuriyet bekçisi insanlardı.
Bu listede ismi yer alan bütün aydın Atatürkçü laik insanlar teker teker öldürüldü.
Devam edecektim ama etmeyeceğim. Her şey çok açık. Sonra Hürriyet gazetesi gerçek anlamıyla Hürriyet gazetesi iken Soner yalçın tam sayfa bir makale yayınladı. Makale hâla çekmecemde saklı. Başlığı "Türk Silahlı Kuvvetleri Neden Newyork aydınlarının hedefinde?" şeklindeydi.
Çok geçmedi, neden hedefe koyduklarını apaçık gördük. Düşman ordusu işgal etse bu kadar Türk subayı tutuklamaz ve kozmik odaya giremezdi.