Oruç
-
Açlığa hiç bir şey demiyorum. Açlık yararlı olabilir. Hatta üç gün aç kalmak önemli bir detoks, yani toksik maddeleri uzaklaştırma yöntemidir. Yani aç kalmak bir gün değil üç gün de kalınsa yararlı olabilir.
Antiparantez olarak üç günü aşan açlık zarar verme sınırına girer.
Fakat susuzluk öyle değildir. Değil bir gün, sıcakta saatlerin bile susuz geçirilmesi son derece zararlıdır. Susuzluk, açlıkla sağlanacak yararı da boşa verir. Çünkü açlığın amacı detokstur. Su olmadan ise detoks olmaz.
Bu oruç çok yanlış tasarlanmış. Hiç bir şey yemeyin, sadece su içebilirsiniz denmeliydi. Kuran'da da Allah yeri göğü yaratmadan önce arşı su üzerindeydi yazdığına göre tamam yani, yer gök bile yokken su vardıysa madem, su kutsal bir şeydir ve orucu bozmaz denecekti.
Sonuç olarak oruç tutmak şu haliyle zararlıdır. Bu da Allah diye bir şeyin olmadığının, İslam dininin insan icadı olduğunun kanıtıdır.
-
Arabistanda zaten gündüzleri uyuyorlar.
Oruçlarını uykuda geçiriyorlar.
Aynı durum bizde de var.
Özel bir fabrikada çalışırken soyunma dolaplarının bulunduğu odada adım atacak yer yoktu.
Oruçlu işçiler yerde uyuyorlardı.Askerde fabrikalarda oruç tutmadığım sigara içmediğim mola alamazdım.
-
Oruç, sadece İslam´a özgü bir şey değil ki. Diğer dinlerde ve kültürlerde de var. İslam´dan daha eskilere dayanır bu ritüel, yani İslam´ın bir icadı değil.
Kurban ritüeli için de aynısı geçerli. İslam var olanı almış, biraz rötuş yapmış ve kullanmaya başlamış. -
Sorun da zaten bütün dinlerin birbirinin büyük ölçüde aynı olarak devam etmesi.
Bir şey mi biliyorsun yeni bir din kurarken? Bilimsel bilgin mi var. Kullanacak, yeni bir format getireceksin. Örneğimizde olduğu gibi oruç tamam ama yeni dine göre su kutsal olduğu için orucu bozmaz, su içebilirsiniz diyeceksin. Bilimsel bilgin yoksa aynen devam ettirirsin ve böyle bilime aykırı olur.
Kurban konusunda İslam format getirmiştir. Fazla olan kurban sayısını yılda bire indirmiştir. Evet bu yeni bir format. Doğruya doğru. Ama yetmez. Tamamen kaldırmalıydı. Tanrı için can alma diye bir şey hiç olmamalıydı.
Nasıl bir alternatif olurdu, bağış bayramı olurdu. Ne türlü yiyecek olursa olsun yardım yapma bayramı olurdu. Et de dağıtacaksan kasaptan alır dağıtırdın, özellikle dağıtmak için kesmezdin.
Çünkü yoğun şekilde hayvan kestirmeye çalışanlar izdihama yol açıyor ve hayvanlara eziyet ediliyor. Tüm zamanlar için din gönderen bir tanrı olsaydı bunu bilir ona göre din gönderirdi.
Dinleri tanrı göndermemiş, insanlar icat etmiştir, bu apaçık. Bu kadar apaçık bir konu eleştiri filan değil, gerçeğin, apaçık, şüphesiz gerçeğin ta kendisi.
Dünyada az çok kabul edilebilir bir tek din olarak Budizm var. Bu dinin kurgusu gerçekten fena değil, zekice. Ama bu bile din adamları sınıfı yaratıp inanç sömürüsüne yol açıyor.
Bazı Budistlerin bağnazlığı da diğer dinleri aratmayabiliyor.
-
Budizmin zeki kurgusu ile alakali bir baslikta bakis acini paylasmani rica edebilir miyim @DemoKratos ?
-
Elbette. Kötünün iyisi veya en az kötü olarak Budizm bahse değer. Diyelim bir ülkeye giriş yapmam lazım, işim var, bir form doldurtuyorlar ve dini hanesini boş bırakıyorum. Diyorlar ki hiç bir haneyi boş bırakamazsın yoksa girişin onaylanmaz. Ateist yazayım diyorum, olmaz din yazman lazım diyorlar.
E işim de var, Budizm yazar geçer giderim. Zorunluysa yazabileceğim bir o var.
-
Son yıllarda tıp literatüründe yeni bir kavram önem kazandı: Otofaji.
Bu kendini yemek anlamına geliyor. İşte bu üç güne kadar yararlı ve yenilenme sağlıyor, üç günden sonra zarar vermeye başlıyor. Üç gün aç kalan bünyenin kanında hiç artık kalmıyor, hepsi makrofaj hücrelerce yutuluyor. Kanda hiç önce yağ, sonra da protein kalmayınca bu kez makrofajlar alyuvarlara saldırıyor. Yağ hücreleri üç günde bitmez ama protein lazım. Hücre yenilenmesi durur yoksa. Alyuvarları tüketseler ölüm, o zaman da kas hücrelerine saldırıyorlar. Makrofajlar yuttukları hücreleri karaciğere taşıyorlar ve orada metabolize ediliyor. Yağ, şeker, temel ihtiyaçlar üretiliyor.
Makrofajlar beyin ve sinir hücreleri hariç tüm hücrelere saldırabilir üç gün sonra. Sinir hücrelerine ancak mutant makrofajlar yanlışlıkla saldırır. Buna da motor nöron hastalığı diyoruz. Bunun açlıkla bir ilgisi yok, bu yanlış alarm.
Maksimum üç gün sürecek açlıkta karaciğerin iyi çalışması ve bu asgari enerji koşullarında görevinin kolaylaşması için kanın yoğunlaşmaması, bunun için de su içilmesi şart.
Makrofajlar kandaki hücrelere tamam saldırır ama doku hücrelerine nasıl saldırdıklarını bilmiyorum. Doku hücreleri yapışık düzen çünkü. Makrofaj adı üstünde büyük bir savunma hücresi. Mikroskopik savaşın tankı. Ama hücreleri birer birer yutabilir. Dokuyu kemiremez. Neyse bunu da öğrenirim.
-
Gece vardiyasında çalıştığım zamanlarda gündüz oruç tutuyordum. Uyurken oruç tutmak daha kolay.
Şimdi işim yok.
Akşam sekizden sonra yemek yemiyorum.
Sabah sekizde kahvaltı yapıyorum. 12 saat gece oruç tutuyorum.
Gece aç kalmak neden oruç yerine sayılmıyor? -
-
Ben üç günlük açlığı denemek istedim. Sadece su içecek hiç bir şey yemeyecektim. Bunu biraz da Budizmi inceledikten sonra denemek istedim. Çünkü Budizmde açlığın içgörüyü artırdığı söylenir. Aslı da vardır. Açlık halisünasyon tetikleyebilir.
Yani Budizmde dediğim şekilde oruç var, su serbest. Budist rahipler 60 gün oruç tutuyorlar sanıyorsam. Normal halk ne kadar isterse... Serbest. Budizmde hiç bir zorunluluk (fariza) yok. Şu ritüeli yapacaksın, yapmazsan günaha girersin filan yok. İnsanlar sadece ahlaktan sorumlu.
Yeme de yanında yat bir din aslında, illa bir din seçmem gerekse seçerim. Ama tabii din seçme diye bir zorunluluk kesinlikle yok.
Budizmin karma ahlakı da determinizm ile çok paralel. Yani tam yeme de yanında yat din! Hayır ateist olmayayım, hemen Budist olurum. Ama tabii ateist olunca olmuyor.
-
Aralık ayında 83 kiloydum.
Şimdi olmuşum 90 kilo.
Yetersiz beslendiğim(çay peynir zeytin ekmek) halde nasıl kilo alıyorum anlamış değilim?
Vitamin(b12,folik asit,d vitamini vb)eksikliklerim var.
Günlük almam gereken protein miktarınıda alamıyorum.
Ucuz peynirleri seçtiğim için olmalı.
Peynirlerde ortalama %20-%25 civarında protein olması gerekirken %13-%15 civarında.Proteinleri vücut geliştirmecilere yüksek fiyata satıyorlar.
Aldıkları miktar yerine bitkisel yağ dolduruyorlar.
Tayyip Erdoğan'a alım gücüm düştü açım aç desem kilomu bahane edecekler.(iphone cep telefonu gibi).
İphonum yok ama kilom var. -
Oruç çok faydalı ama nasıl başlandığı ve nasıl açıldığı önemli.
"Çöp gıda" tüketimi orucun faydasını sıfıra indirir.
Hakiki gıda tüketilerek oruç tutulursa bağırsaklar düzelecek ve bu da diğer organların daha iyi çalışmasını sağlayacaktır.
Başta beyin olmak üzere bütün organlar bağırsaktan etkilenmektedir. Yani bağırsak insanın köküdür.
Modern tıp ise bu gerçeği görmezden gelmeye ve ilaca dayalı tıp ile tedavi etmeye veya etmiş gibi yapmaya devam etmektedir. -
Oruç kesinlikle faydalı değil tersine son derece zararlıdır. Orucun yararlı olması için su içme yasağı olmaması gerekirdi. Çünkü açlık yararlıdır, hatta bir gün değil üç güne kadar bile yararlıdır. Açlık vücutta detoks başlatır. Fakat detoksun gerçekleşmesi için su içilmesi gerekiyor. Susuz detoks olmaz.
Eğer yemeyin içmeyin sadece su hariç denmiş olsaydı isabet edilmiş olurdu. Fakat oruçta suyun da yasak olması tam bir fiyasko.
-
Tuttunuzmu da zararlarından bahsediyorsunuz?
-
Özellikle uzun ve sıcak yaz günlerinde susuz kalmak karaciğer ve böbrekler için son derece zararlıdır. Eğer suyun orucu bozmadığı bir din var ise o dine göre oruç tutabilirsiniz. Ama suyun orucu bozduğu kabul edilen İslam dinine uyup da asla oruç tutmamalısınız. Bu akıl ve bilim dışıdır.
-
Mars atmosferi solunabilir değildir demek için Mars'a gitmiş olmak gerekmiyor. Bilim rehberimiz ve yegane yol göstericimizdir. Bilim dışında bir rehber aramak cehalet ve bağnazlıktır.
-
Din düşmanları sizi .)
-
Her olguyu değerinde tutmak gerekiyor. Dine atanan değer bilimi aşamaz. Din bireysel ve vicdanidir. Bilim ise kapsayıcıdır. Bireysel olan dine bilimin sahip olduğu kapsayıcılığı atamaya kalkışmak insanlığın yapacağı en büyük yanlıştır.
-
Bilim rakipsizdir. Felsefe de bilimin önüne geçemez. Fakat bilim felsefe ile tam bir işbirliği içinde çalışır. Din ise bu denklemde yoktur. Ne bilim ne felsefe din ile hiçbir alışverişe girmez. Din tamamen dışlanmış ve bireysel vicdani bir konuma kapatılmıştır. Bunun böyle olması da zorunludur. Din şişeden asla çıkarılmaması gereken cin gibidir. Çıkarıldığında bütün insanlık değerlerine saldırır.
-
Bilirsiniz yaşam karbon temellidir. Tüm organik bileşikler karbon temelinde oluşur. Yaşamın yapı taşı karbondur. Organik bileşiklerin aktif olması için ise en temel bileşen sudur.
Su olmadan organik işlemler gerçekleşemez. Su yeterli olmadığında da büyük sorunlar ortaya çıkar. Böbreklerin düzgün çalışması için kanda yeterli oranda su ve normal oranda tuz olması gerektiğini herkes bilir. Su yeterli olmadan böbreklerin membran filtreleri ve karaciğer enzimleri düzgün çalışamaz. Uzun sıcak yaz günlerinde ise su kaybı çok fazla olur. Kanda tuz yoğunluğu artar. Bu böbrekler için çok tehlikelidir. Tuz kristalleri membranları tıkar ve çok tehlikeli sonuçlar ortaya çıkabilir. Karaciğer de yetersiz su ortamında enzimleri aktif olamadığı için toksinleri parçalayamaz. Parçalanmadan kana karışan toksinler de büyük moleküller oldukları için böbrek membranlarını ekstradan tıkarlar.
Bu tehlikeli sonuçlardan kaçınmak için su içmek şarttır. Su içilmeyen bir diyet asla olamaz ve reddedilir. Bana oruçta suyu yasaklayan İslam dini ile kimse gelmesin. Suyu yasaklamayan Budist orucu ise kabul edilebilirdir.
Neden Budizm İslam'dan daha iyi öngörülerde bulunmuş? Çünkü Budizm akılcı tasarlanmış bir din. Bu dini tasarlayan Buddha veya her kimse aklını kullanmış. Son derece iyi gözlemler yaparak geçersiz ve akıl dışı bir din olan Hinduizmden yeni bir din ortaya çıkarmayı başarmış. Çok da büyük iş çıkarmış. Akılları olsa bütün Hindular bu olmayacak dini terkedip Budist olurlardı. Fakat akıl insan türünde çok yetersiz kullanılıyor.