Değer nedir, karakter ölçülür mü?
-
Değeri insan bağlamında ele alırsak "bütün, genel, öznel" olmak üzere temelde üç değer var.
Örneğin temel gıda herkesin değeri, bu bütün değerdir.
Para herkesin değeri değil ama çogunluğun olduğu için bu genel değerdir.
İnsanlar olaylara kendi karakteri üzerinden baktığı için bu da öznel değerdir.
Ancak günümüz dünyasında herkesin kendi karakterini kazandığı pek söylenemez.
Bu yüzden reel değer yerine ortalama değer hesaplanmalı.Buna göre değer nedir sorusunu "Karakter ölçü birimi" şeklinde tanımlayabiliriz.
Elimizde karakter ölçecek bir birim olmadığı için nesnel koşullara başvurabiliriz.
Ancak hangi nesnel koşulları baz alacağız sorusuyla karşılaşıyoruz.
Ortada bir naturel koşullar var bir de insanların dayattığı sistematik koşullar var.
Sistematik koşullar insanların tekdüze karakterini açığa çıkarabilir ama reel karakterini oluşturmaz.
Doğal koşullar ise her ne kadar gerçekçi olsa da içinde dayatma olmadığı için insan karakterini ölçmede yetersiz kalacaktır.
Değeri karakter ölçü birimi olarak tanımladığımız için doğal ve sistematik karakteri birlikte ele alacağız.Bilindiği gibi değere anlam yükleyen ve ona nitelik kazandıran insanların değer yargısıdır.
Ancak bu genel tanım doğal karakteri ifade ettiği için gerçekçi değildir.
Çünkü insanlar 10 bin yıldır kısmen, 400 yıldır doğrudan sistematik yaşama savrulmuştur.
Bu da doğal karakteri asimile ettiği için nitelik kazanan değerlerin niteliği tartışmalıdır.
Örneğin paranın değeri inanırlar tarafından dahi tanrının değerinin katbekat üstüne çıkmıştır.
Bu da demek oluyor ki, nitelik denen kavram olaylara, koşullara ve sürece bağlıdır.Burada değerler mi insanları yönlendiriyor yoksa insanlar mı değerleri belirliyor gibi bir başka soru oluşuyor.
Elbette insanları değerler yönlendiriyor ama değerin niteliğini de insanlar belirliyor.
Bu durumda başlık sorusu bir nebze anlam kazansa da karakter ölçü birimi anlamını tamamlayamıyor.
Bir nesneyi, bir olguyu veya bir olayı değerlendiren insan karakterini sistematik dayatmadan bağımsız göremeyiz.
Zira insan kendi özneline göre mi değer belirliyor nesnel koşullara bağlılığına göre mi?
İlk paragrafta da değindiğim gibi bu bir karakter sorunudur.
Sorun diyorum, çünkü insanın kendi karakterini öğrenmesi ve dolayısıyla kazanması kolay değildir.
Kimisi için bilinç gerekiyor, kimisi için süreç gerekiyor, kimisi de gerçekte nasıl biri olduğunu bilmeden yaşamı sona eriyor.
Örneğin militan solcuyken aradan uzun yıllar geçtikten veya belirli bir bilince sahip olduktan sonra aslında sağcı karaktere sahip olduğunu keşfediyor.
Bunun gibi bir çok örneği duymuş veya görmüşsünüzdür.
Niteliğin tartışmalı olduğunu vurgulamamın asıl nedeni sayılır.
Aslında kendi değeri olmadığı halde başkasının değerini kendi değeri zanetme yanılgısına çoğunluğun düşmesi örnek verilebilir.Dolayısıyla temel gıda herkesin değeri olduğu gibi genel ve öznel değerlerle nitelik kazanan değerler mutlak değildir.
Nihayetinde kimine kutsal, kimine namus sayılan ve belirli bir niteliğe kavuşmuş vatan bile kaybedilerek veya bölünerek değer vasfını kaybedebiliyor.
İşte karakterin niteliği bu gibi durumlarda daha çok önem kazanıyor.
Çünkü dünyanın en güçlü silahı değere verilen önemdir.
Bu da nesnel yollarla kazanılan karaktere değil, öznel karaktere bağlıdır.
Bu aynı zamanda karakter ölçü biriminin bir örneğidir.Neden gereklilik dışında hiç bir şeyi anmayız da yüzlerce yıl önce yaşamış filozofları sürekli anarız?
Çünkü değerlerimizi belirlemede en önemli etken oldukları için.
Sadece filozoflar değil, Nasrettin hoca gibi yaşam içinde mizahi bir değere sahip kişilikler dahi değerlerimiz için önemli.
Örneğin Karl Marks'ı okumasaydım "Artı-değer" kelimesi veya ütopyacı sosyalistler benim için birşey ifade etmeyecekti.
Sonuçta değerleriniz sizin karakterinizle örtüşüyor mu yoksa başkalarının değerlerini mi taşıyorsunuz sorusunu kendinize sormalısınız.
Yani değer nedir sorumuz salt ifade etmekle cevap bulmaz, ayrıca kendi değerlerinizi kendi karakterinizle yargılayarak anlaşılabilir. -
Eski Kullanıcıbilgisezgi başlığına tarihinde cevap verdi Son düzenleyen: Eski Kullanıcı
@bilgisezgi bu sistemde ne olursan ol , artı değer dedikleri şey para getirmiyorsa anlamsız zaman kaybıdır.
Karakter derken hayvanlara bakmak gerekir. Örneğin hayvanlar karakterlerinden pek ödün vermezler. Yani onların algıları karakteri somut ölçebilecek kadar gelişmiştir.
Bizi anlaşılmaz yapan algılarımızın yeterince gelişmemesi ve buna bağlı olarak sürekli yanlış yapmamaız
-
“değer” başlı başına bir ölçüdür; köken olarak tarihsel-sosyal-ekonomik-politik insanın bir yaratısıdır, bundan dolayı iç-güdüsel olarak davranan diğer canlılar ile karşılaştırma yapılması ne mümkün ne de anlamlıdır. “kendini yaratan insan” değerlerle var olmuştur; kapsayıcı anlamda “kültür” aslında değerler toplamını ifade eder. Değerlerin toplumsal olmaları onların öznel karşılıklarının olamayacağı anlamına gelmez; öznenin seçiciliği ve sosyal dokuya katkısı hem gerekli hem de kaçınılmazdır. Salt bir birey biyolojik olarak insan bedenine sahip olmakla “insan” sayılamaz; onu “insan” yapan şey sosyolojik gerçekliğidir. Bundan dolayı “değer”ler manzumesi her zaman yek-diğeri ile ölçümlenen bir olgudur; bir şeye mutlak surette bir karşılık bulmayı gerektirir; karşılık bulmayan hiçbir şey değerler sisteminde yer edinemez; öyle ise, maddi ya da manevi her gereksinime karşılık oluşturan kültürel olguların hepsi bir “değer”dir; bunların oluşma biçimleri ve yarattığı etkiler onun gerçeğini değiştirmez, lakin öznel karşılıkta farklılaşmaya neden olabilir; bu da insanı insan yapan ene önemli olgulardan bir diğerine işaret eder: tercih yapabilmek...İnsan yaptığı bilinçli tercihlerin ürünüdür ve karakter bu tercihler üzerine inşa edilir; sonuçta Kenzaburo Oe’nin dediği gibi “herkes kendi değerini kendi belirler”...
-
@nejdet-evren, içinde söyledi: Değer nedir, karakter ölçülür mü?
herkes kendi değerini kendi belirler
Ben bu noktaya biraz takılıyorum.
Kendi değeri olmadığı halde başkasının değerini kendi değeri zanetme yanılgısını yine kendi değeri saymak doğru mudur?
Örneğin patronların artı-değerini kendi sınıfsal değerinin üstünde tutan işçi sayısı hiç de az değil.
Bu ve benzeri çelişkiyi işçi sınıfının karakteriyle bağdaştıramayacağımıza göre işçi sınıfı kendi değerini kendisi belirlemiştir diyebilir miyiz?
Zira sonuçta ortada bir çelişki var.
Yani değer belirlemede bu çelişkiyi yok sayabilir miyiz?
Bilemiyorum, yaşadığımız dayatmacı çağda herkesin kendi değerini kendisinin belirlemede ne kadar özgür olduğu tartışmalıdır. -
@bilgisezgi, içinde söyledi: Değer nedir, karakter ölçülür mü?
başkasının değerini kendi değeri zanetme yanılgısını yine kendi değeri saymak doğru mudur?
Örneğin patronların artı-değerini kendi sınıfsal değerinin üstünde tutan işçi sayısı hiç de az değil.Bu nokta çok önemli. Karakterin somut bir karşılığı olmalı. Saygınlık, mutluluk,para vb..
Ama sadece başkasının değeri ile övünmek ve kendini de öyle zannetmek incelenmesi gereken bir konu.
-
@bilgisezgi , şatafata olan özenin bir değer olduğunu düşünmedim. birey yaşadığı toplumu hazır bulur ve o toplum onu doğduğu günden itibaren giydirmeye çalışır; önce elbiseler ile sonra düşünce ve değerler ile...kısacası biçimlendirilmeye çalışılır; sorun burada ve biçimlendirmeye bireyin ne ölçüde karşı koyabilmesinde saklıdır; işte bu direnç noktası bireyin kendi ölçüsünü belirlediği noktadır; bunu herkes salt kendi adına ve öznel olarak yapar; "herkes kendi değerini kendisi belirler"
-
@nejdet-evren, içinde söyledi: Değer nedir, karakter ölçülür mü?
@bilgisezgi , şatafata olan özenin bir değer olduğunu düşünmedim. birey yaşadığı toplumu hazır bulur ve o toplum onu doğduğu günden itibaren giydirmeye çalışır; önce elbiseler ile sonra düşünce ve değerler ile...kısacası biçimlendirilmeye çalışılır; sorun burada ve biçimlendirmeye bireyin ne ölçüde karşı koyabilmesinde saklıdır; işte bu direnç noktası bireyin kendi ölçüsünü belirlediği noktadır; bunu herkes salt kendi adına ve öznel olarak yapar; "herkes kendi değerini kendisi belirler"
Buna genel anlamda zaten itirazımız yok.
Çelişki için ne dememiz lazım, bu işte çelişkiyi nereye koyacağız ve nasıl değerlendireceğiz.
Öyle ya, sonuçta ortada bir çelişki var, bizi işin bu noktası ilgilendiriyor.
Yani patronun değerini kendi değeri sayan işçiye "kendi değerini belirlemişsin ama işçi sınıfı değeriyle çelişen bu duruma ne diyorsun" diye sormadan geçemiyoruz.