D’Alembert Epistemolojisi
-
D’Alembert bilim ya da bilgi anlayışı bakımından pozitivist olmanın yanında, pragmatist bir filozoftur da. Bilgiyi fenomenlerin “gerçek” doğaları yerine, onların insan tarafından algılanışına dayandırır. Onun bilgiyle ilgili görüş ve tartışmaları baştan sona insan merkezlidir. Ahlaklılığın öğelerinden sanatlar ve bilimlere kadar bütün bilgi türlerinin, insanın ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla organik olarak ortaya çıktığını bildirir. Duyu-deneyine akli bir analizi uyguladıkları için bütün bilimlere başlangıçta ortak bir yapının ve aynı bakış açısının egemen olduğunu, fakat çeşitli bilimlerin sonradan birbirlerinden, entelektüel bir ihtiyacın sonucu olarak değil de toplumsal zorunluluğun bir gereği olarak ayrıldıklarını ne süren D’Alembert’e göre, bu açıdan bakıldığında hepsi de aynı ilkeye dayandıkları için felsefeyle, bilim ve etik arasında hiçbir farklılık yoktur. Bir yandan temel ahlaki ilke ve fikirleri yaratırken, diğer yandan yararlı bilgi arayışını harekete geçirmiş olan söz konusu ilke, acıdan sakınma ilkesidir. Kendi varlığının bekasını temin etme isteği ve onu sosyal olarak uyumlu eylem yoluyla koruyup geliştirme ihtiyacı tarımı, tıbbı, kısacası bütün yararlı bilimleri vücuda getirmiştir. D’Alembert’in felsefi araştırmaya yaklaşımı da aynı şekilde insani ihtiyaçlara dayandırılır, yarar üzerinde temellendirilir. Felsefenin, D’Alembert’e göre, apaçık olmakla
birlikte, hiçbir yararı olmayan “bütün parçadan büyüktür” benzeri aksiyomatik doğrularla hiç uğraşmaması gerekir. Boş metafiziksel araştırmalardan uzak durması gereken filozofun modeli Arşimet ve Newton gibi bilimadamları olacaktır.