İkinci Uğrak: Analitik Felsefe
-
Bergson ve Whitehead ile pragmatizmin 20. yüzyıl felsefesinin ilk uğrağını meydana getirdiği yerde, yirmili yıllardan itibaren sahneye çıkan analitik felsefe, yüzyıla damgasını en uzun süreyle ve en etkili bir biçimde vuran ikinci uğrak olmuştur. Analitik felsefe, 20. yüzyılın başlarında İngiltere’de boy gösteren Hegelci idealizme karşı çıkan İngiliz filozofu G. E. Moore’la başlar. Gerçekten de kavramsal analiz yöntemini ilk kez olarak kullanan Moore idealizmin kurucu veya asli ilişkiler ve organik bütünler anlayışını reddederken, önceliği bunların yerine bireysel yargı ya da önermelere ve bu önermeleri oluşturan kavramlara vermiştir. Analitik felsefeye Moore’un önemli katkılarından sonra en ayırt edici katkıyı, Bertrand Russell’in sağladığı söylenebilir. Çünkü modern mantığı veya yeni mantık teorisini felsefi analizin imkânlarını geliştirmek için kullanan ilk kişi, odur. Analitik felsefenin ayırıcı özelliğini yaratan şey mantıksal analize yüklenen rol, ona verilen önem olmuştur.
Russell’in düşünce ve eserlerinde mantığın felsefi analizin hizmetine koşulmasıyla belirlenen bu büyük gelişme, onun meşhur “betimlemeler teorisinde” ortaya çıkar. Çünkü o söz konusu teoride, tek tek şeylerin betimlendiği önermelerin analizi için mantık teorisini kullanır. Russell, bu teoriyi kullanmakla da kalmayıp, bu yöntem sayesinde varlık ve özdeşlikle ilgili uzun zamandan beri çözülemeyen problemleri çözüme kavuşturabildiğini ve fazladan dolayımsız olarak tecrübe edemediğimiz şeylerin (betimlemeye dayalı) bilgisine erişmenin bizim için nasıl mümkün olduğunu açıklayabildiğini savunur. Mantık teorisini geliştirip uygularken, söz konusu mantıksal-analitik felsefe yönteminin felsefe yapmanın yegâne uygun yolu olduğunu öne sürer. Bir yandan mantığın felsefenin özü olduğunu söylerken, bir yandan da “gerekli analize tabi tutulduğunda her felsefi problemin ya felsefi bir problem olmadığının ya da mantıksal bir problem olduğunun görülebileceğini” iddia etme durumuna gelir. Russell’a göre, söz konusu mantıksal-analitik yöntemi felsefeye kazandıran kişi, esas Gottlob Frege’dir. Russell her ne kadar mantıksal-analitik araştırma yöntemini Frege’ye geri götürse de onun felsefesi bundan çok daha fazlasını, özellikle de deneyimde sunulan şeylerin, yani bizim “tanışıklık yoluyla” bildiğimiz şeylerin önceliğine yapılan vurguyu ihtiva eder.