Her zaman olduğu gibi insanlar kendi icatları olan bazı kavramlara gereğinden fazla anlam yüklemeye çalışıyor, çünkü bilim açısından henüz %100 açıklaması olmayan şeylerde kafa yoranların sayısı elbette çok olur. Bu gayet normal ve anlaşılır bir durum, çünkü insanlar meraklıdır; bilmek ister. Bilemeyince veya açıklayamayınca topu taça atıp metafiziksel şeylere yönelir ki en kolay yol bu olduğu içindir. Bunu yapanlar olduğu gibi, yapmayanlar da vardır elbette. Zaten dinlerin oluşma ve tanrıların icat edilmesinin temeli bilinmezlikte yatar.
Ruh kavramı da bunlardan birisi. 1 milyon kişiye sorsanız, o kadar sayıda farklı bir yorum alırsınız. Çünkü beynimizin çalışması hakkında epeyi yol katedilmesine rağmen, %100 nasıl çalıştığını henüz çözemedik. Bu bir zaman meselesi sadece. Unutulmaması gereken bir nokta daha var. Vücudumuzun en kompleks organı beynimizdir. Milyarlarca gri hüclerden ve bunları birbirine bağlayan en az o kadar sayıda ve hatta daha fazlasıyla nöron ağlarından oluşuyor. Bu nedenle beyin hususunda henüz yolun başındayız denilebilir ve muhtemelen 100-150 sene içerisinde gizemini büyük ölçüde kaybedecektir.
Ha evet; felsefe kendi başına bir şey ifade etmez, yol vermez, yön vermez. Bireysel insanların düşünceleri fesefeyi yaratır. Hal böyle olunca insan sayısı kadar bakış açısı oluşabilir, çünkü bilim henüz nihayi sonucu açıklamamıştır.
Keza sonuç belli de olsa işin içinde insan olunca farklı diyarlara meyillenenler oluyordur ve olacaktır elbette. Bunun yegane sebebi kendi farkındalığının farkına varmasında yatıyor.
Hasılı beynimiz bizleri daha uzun süre uğraştıracak gibi görünüyor. 