Kafir İmam
Bir zamanlar küçük bir Anadolu kasabasında, Ali isimli bir imam yaşardı. Ali, kasabanın saygın simalarından biriydi. Her sabah camide namaz kıldırır, akşamları ise iman dersleri verirdi. Ancak içten içe bir huzursuzluk vardı içinde. Dini sorguluyor, imanın sınırlarını zorlamaktan, bu soruları içinden geçirmekte kendini zor buluyordu.
Zamanla, Ali’nin kafasındaki bu sorgulamalar, çevresindekiler tarafından fark edildi. Efruhte Bacı, kasabanın en çok konuşan ve eleştirilen kadınlarından biriydi. Sık sık camiye gelerek Ali’nin öğretilerini eleştirir, onun boş inançlar peşinde koştuğunu söylerdi.
“Ali, hasta ruhlarımıza şifa değil, şüphe getiriyorsun!” derdi Efruhte. Diğer mahalleli de destek olur, onu “kafir imam” olarak yaftalamaya başlardı. Ali, bu hakaretlere maruz kalıyor ve içinde daha derin bir sorgulama ile baş başa kalıyordu. İman ile sorgulama arasında gidip gelirken, sonunda kalbinin sesine kulak vermeye karar verdi.
Bir gece yarısı, kararını verirken yanına bir bilgisayar alarak yazılım öğrenmeye başladı. Artık Ali, yalnızca dini metinlerin altına imza atan bir imam değil, yeni bir yaşam arayışında olan bir adamdı. Hızla yazılım dünyasında yer edinmeye çalışırken, eski mesleğini tamamen bırakmaya karar verdi.
Zaman geçtikçe, yazılım alanında ustalaşmış ve çok para kazanmıştı. Kafasındaki tüm sorulara yanıt ararken, yaratıcılığına da yeni kapılar açmıştı. Kısa zamanda varlıklı bir adam olmuştu; onun bu değişimi, kasabanın meraklı gözlerinden hiç kaçmadı. Efruhte Bacı ve mahalleli, “kafir imam” olarak damgaladıkları Ali’nin başarılarını konuşmaya devam etseler de, onun peşinden gelen maddi başarıları göz ardı edemez hale geldiler.
Bir gün, Ali kasabaya geri döndü. Kalabalık bir izleyici kitlesi arasında içeri girdi. Kalabalık, Efruhte’nin öncülüğünde hâlâ Ali’ye hakaret etmeye çalışıyordu. Ancak Ali, onlara gülerek yaklaştı ve yüksek sesle sordu:
“Siz miydiniz beni işimden eden?”
Ali’nin gülüşü, mahalle halkının suratındaki şaşkın ifadeyi daha da belirginleştirdi. Bir zamanlar küçümsedikleri adam, şimdi statü sahibi bir kişiydi. Cevap veremeyen kalabalığın yüzünde sadece utanç kalmıştı.
İlk zamanlardaki hakaretlerin tamamen tersine döndüğünü gören mahalle, Ali’ye karşı bir saygı geliştirmeye başlamıştı. Ali, “İmanım sorgulandı, ben de yanıtlar aradım. Sonunda kendimi buldum,” diyerek topluluğa davranışlarının arkasında yatan gerçekliği ortaya koydu. Artık geriye dönüp bakmıyordu; kendisini kanıtlamış, başarı bizatihi kendisiyle birleşmişti.
Yeni hayatında, insanlara ilham vermek ve onları korkularından kurtarmak üzerine bir yola giren Ali, kasabada "kafir imam" olarak anılmaktan çok, kendi özgür iradesiyle şekillendirdiği hayatıyla tanınmaya başladı.
Ve bu, kasaba için bir ders olmuştu; sorgulamak, öğrenmek ve onu hayatına katmak, en üst mertebe dedi.