İçeriğe atla
  • Kategoriler
    • All Categories
    • Individual Categories
    • Tartışma
      • Serbest Kürsü
      • Sizin Köşeniz
      • Eğlence & Oyun
    • Felsefe
      • Felsefe Tarihi
      • Felsefe Okulu
      • Filozoflar
      • Felsefe Sözlüğü
    • Soru & Cevap
      • Din & İnanç
        • Astroloji
        • Mitoloji
        • Spiritüel Hayat
        • Anadolu
        • Orta Doğu
        • Hint
        • Uzak Doğu
        • Yeni
      • Genel Alanlar
        • Sosyoloji
        • Psikoloji
        • Tarih & Edebiyat
        • Bilim & Teknoloji
        • Kültür & Sanat
      • Duyuru & Destek
      • World
      • Güncel
      • Popüler
      • Kullanıcılar
      • Gruplar
      Daralt
      Marka Logo efelsefe
      Düşünce, eleştiri ve paylaşım platformu
      • Kurallar
        • Light
        • Cloudy
        • Dim
        • Dark
      1. Ana Sayfa
      2. Felsefe
      3. Felsefe Tarihi
      4. Antinatalizm Nedir? Felsefi Görüşü

      Antinatalizm Nedir? Felsefi Görüşü

      Konu Zamanlandı Sabitlendi Kilitli Taşındı Felsefe Tarihi
      antinatalizmpronatalizmpronatalistantinatalistfelsefe
      1 İleti 1 Yayımlayıcılar 86 Bakış
      • En eskiden en yeniye
      • En yeniden en eskiye
      • En çok oylanan
      Cevap
      • Yeni başlık oluşturarak cevapla
      Cevaplamak için giriş yapın
      Bu başlık silindi. Sadece başlık düzenleme yetkisi olan kullanıcılar görebilir.
      • P Çevrimdışı
        P Çevrimdışı
        phi
        1 Kas 2022 17:46 tarihinde yazdı Son düzenleyen: phi 11 Oca 2022 17:47
        #1

        Antinatalizm ya da doğum karşıtlığı, doğuma negatif değer veren felsefi bir görüştür. Bu görüşü savunan antinatalistler, insanların üremesinin ahlaki açıdan kötü olması nedeniyle ürememesi gerektiğini savunmaktadırlar. Bu durum ne derece doğrudur tartışılır. Fakat günümüz Türkiyesi için en ilginç politika 3 çocuk yapın söylemidir.

        Antinatalist ve Pronatalist Nüfus Politikaları

        Nüfusun niceliksel seyrine yönelik düşünceler çağlar boyunca farklı tartışmaların oluşmasına zemin hazırlamıştır. Ancak öncelikle toplayıcılıktan yerleşik hayata geçiş ve sanayileşmenin etkisiyle kentlerin büyümesi nüfusa ilişkin tartışmaların çeşitli bilim dallarına ilişkin yazınsal alanda kendine sıklıkla yer bulmasına zemin hazırlamıştır. Giddens’a göre (2013: 956-962) 1800’lerin başında İngiltere nüfusunun %20’sinden azı şehirlerde yaşamaktaydı. 1900’lere gelindiğinde bu oran %74’ü buldu ve 20. Yüzyılın başlarında Londra 7 milyon nüfusla dünyanın en kalabalık şehri haline gelmişti. Bu durum sanayileşmenin bir getirisi olarak kentleri ve nüfus tartışmalarını –başta sosyal bilimler- olmak üzere çeşitli araştırma alanlarının önemli gündem maddeleri arasına taşımıştır. Bu durum -kentleşme ve hızlı nüfus artışı bağlamında- nüfus artışına yönelik tartışmaların hemen her bölgede dünya ülkelerinin önemli gündem maddeleri arasında yer almasını sağlamaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre (BM, 2017) 2017 itibariyle 7,6 milyar olan dünya nüfusunun 2030’a gelindiğinde 8,6 milyar, 2050’de ise 9.8 milyar seviyelerine ulaşması beklenmektedir. Ancak nüfus artış hızları bölge ve ülkelere farklılık göstermektedir. Çin 1,4 milyar Hindistan ise 1.3 milyarla dünya nüfusunun başını çeken ülkeler konumundadır. 2024’e gelindiğinde ise Hindistan’ın Çin nüfusunu geride bırakması beklenmektedir.

        2017-2050 aralığında Hindistan, Nijerya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Pakistan, Etiyopya, Tanzanya, Uganda ve Endonezya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) dünyada nüfus artış hızları en fazla olan ülkeler konumunda olması beklenmektedir. Özellikle Asya ve Afrika ülkelerinde görülen yüksek nüfus artışı oranları Avrupa ve dünyanın çeşitli bölgelerindeki gelişmiş ülkelerde (yoğun göç alması sebebiyle ABD haricinde) ters istikamette seyretmektedir. Bu gelişmiş bölgelerde nüfus artış oranları nüfusun kendini yenileme seviyesi olan 2,1’in altında seyretmekteyken 60 yaş üstü nüfusun toplam nüfus içindeki payı %25 dolaylarındadır. Newman’a göre (2013: 220) insanlığın başlangıcından 19. Yüzyıla kadar olan süreçte 1 milyar kişiye ulaşan dünya nüfusu ilave bir yüzyıl içerisinde 2 milyara, 30 yıl içerisinde 3 milyara ulaşırken 2100’lere gelindiğinde bu sayının 10 milyar dolaylarında olması beklenmektedir. Genel olarak nüfus artışı iş bölümünün gerçekleşmesi ve yeni pazarların açılması noktasında bir fırsat olarak görülürken sınırlı miktardaki gıda ve iş imkanlarının yanı sıra çevre kirliliği, konut, enflasyon ve enerji kullanımı gibi alanlarda bir sorun olarak görülmektedir. Bu bağlamda nüfus politikasına ilişkin tartışmaların “nüfusun artırılmasına yönelik politikalar” ve “nüfus artışının dengelenmesi/önlenmesi/azaltılmasına yönelik tartışmalar” çerçevesinde şekillendikleri görülmektedir.

        Söz uçar, yazı kalır. ✌(◕‿-)✌

        1 Cevap Son cevap
        0

        Cevap
        • Yeni başlık oluşturarak cevapla
        Cevaplamak için giriş yapın
        • En eskiden en yeniye
        • En yeniden en eskiye
        • En çok oylanan

        1/1

        1 Kas 2022 17:46


        © 2021-2025 efelsefe.com
        Gunaydin Ziyaretçi
        İzinler Kurallar
        • Giriş

        • Hesabınız yok mu? Kayıt Ol

        • Aramak için giriş yapın veya kaydolun
        1 - 1
        • İlk ileti
          1/1
          Son ileti
        0
        • Kategoriler
          • All Categories
          • Individual Categories
        • World
        • Güncel
        • Popüler
        • Kullanıcılar
        • Gruplar