İçeriğe atla

Serbest Kürsü

Herkesin bir kürsüsü olmalı.

328 Konu 6.6k İleti
  • Fatih Portakal Akp Flortu

    7
    0 Oy
    7 İleti
    117 Bakış
    FidesF

    portakal orda kalll demiş

  • Kadının Kariyeri Cocuk Yapmaktır

    6
    0 Oy
    6 İleti
    149 Bakış
    ?

    Çocuk yapmak basit iş aslında , kariyer kısmı çocuk yetiştirmek ile başlıyor. Üzgünüm ki bu konuda çoğu anne baba sınıfta kalıyor.

  • Seküler Toplum

    15
    3 Oy
    15 İleti
    403 Bakış
    D

    Hrist dininin başarısı, şeriat barındırmamasında yatıyor. Hrist dininde şeriat yoktur. Elinde şeriat silahı olmadan engizisyonlar psikoposlara Papa'ya çok da fazla güç vermeyi sürdürememiş, din egemenliğini yıkmak Batı için çok zor olsa da olanaksız olmamıştır.

    Şeriatı olan dinlerde ise bunu yok etmeden dinden özgür olmak mümkün değildir. Yehud dini de hem de çok katı şeriata sahip. Onlar nasıl yaptı da İslam'da yapılamıyor?

    Bunun yanıtı şu: Yahudiler şeriatı lağvetmediler ama folklorik bir düzeye indirgediler. İşte başına bir kippa tak, Cumartesi asansöre binme merdiveni çık tamam. Senden iyi Yahudi yok. Bu indirgeme ile şeriattan kurtuldular.

    Yahudilerin karakteri buna uygundur. Çünkü sorgulayıcı yapıya sahiptirler, körü körüne itaat etmezler. Tanrıyı apaçık göstermezsen asla iman etmeyiz ve sen rabbinle birlikte git savaş biz burada oturacağız demeleri tarihe geçmiş ünlü söylemler.

    Böyle körü körüne itaat etmeyen insanlar şeriatı savsaklamayı da başarır. Şeriat tabii biat, körü körüne itaat olduğu için bununla köleden başka bir şey olunamaz.

  • Ücretli adalet sistemi = mafya

    12
    1 Oy
    12 İleti
    134 Bakış
    D

    Bürokratların sadece maaşa talim etmesi yeterlidir. Yani rüşvet, komisyon, yandaşlık maaşları almalarının önlenmesi yeterlidir.

    Bunu yapacak olan hükümettir. Hükümete yaptıracak olan halktır. Halk bozuksa hükümet de bozuk olur. Bozuk halk düzgün bir hükümeti başına geçirmez.

    Her şey halkın elindedir. Hitler darbeyle mi iktidar oldu? Hayır. Seçimle oldu.

  • Secim Olursa Kim Kazanir?

    11
    0 Oy
    11 İleti
    268 Bakış
    ?

    @DemoKratos, içinde söyledi: Secim Olursa Kim Kazanir?

    @kâfir-imam biat kafası, padişahımız efendimiz, allah başımızdan eksik etmesin kafası gitsin de kafamız iyi bile olsa daha iyisi olur. Eciş bücüş Arap harflerini bırakıp harf devrimi yapıldı diye rahatsız olanlarla çağdaşlık, ilerleme olası değil. Bu kafadan hemen yarın çıkılabilse kâr.

    Bizim insanlarımız puta tapmadan yaşayamaz. Sorumluluğu hep başkasına atarak kaçma psikolojisi bu. O yüzden demokrasi pek işlemiyor. Oy verdim ya gerisini sen hallet işte diyorlar bilinçaltlarında.

  • sorumluluk-sorumsuzluk-ödev ölçüsüzlüğü

    2
    0 Oy
    2 İleti
    113 Bakış
    nejdet evrenN

    Ev ödevi olarak bilinen eğitim/öğretimin bir parçası haline gelmiş uygulamanın sorumluluk bilincine etkileri, çocukların kişisel ve psikolojik gelişmelerine ne denli katkı sağladığı, aynı öğrenimdeki çocuklar arasında fırsat eşitliğini ne şekilde etkilediği, dünya genelinde ve özelde ülke içindeki uygulama biçimleri ve sürelerinin gelecek nesillerin yetiştirilmesi açısından irdelenmeye ve tartışmaya değer.

    Sorumluluk öz itibariyle kişinin davranışlarının tüm sonuçlarını öngörüp, kabullenmesidir. Ülkesel olarak tam anlamda sorumluluk 18 yaşın tamamlanması ile mümkün olduğuna göre 18 yaşından küçüklere dair ev ödevi ile sorumluluk arasında doğrudan bir ilişki kurmamak gerekir; ancak, sorumluluk bilincinin gelişmesi öğretisel bir süreç olmasından dolayı ev ödevi ile sorumluluk bilinci arasında dolaylı bir bağlantı kurmak mümkün hale gelecektir. Sorumluluğu daha geniş anlamda değerlendirdiğimizde ise bireyin kendine ve çevresindekilere karşı yapması gereken ile yapmaması gerekenler konusunda söz ve edimlerde bulunurken kendini ve çevresindekileri önemsemesi, düşünerek hareket etmesi olarak değerlendirmek mümkündür. Böyle olunca çocuklardan sorumlu davranışlarda bulunmalarını istemek mümkün olacak ve fakat onlardan her hal ve şartta sonuçlarına katlanmaları istenemeyecektir; zira henüz öğrenme aşamasında oldukları, tam sorumlu olmadıkları normatif olarak da kabul edilmiş durumdadır.

    Sosyal hayatın her alanında sorumlu davranmak bir ağ gibi örülüdür, bu nedenle onu ev ödevine sıkıştırmak mümkün değildir; sorumluluk bilincinin gelişimi hayatın her alanındaki öğretiler, etkileşimler ile mümkündür. Ev ödevlerinin çocukların sorumluluk bilinçlerinin gelişmesini sağlamakla bir ilgisi bu nedenle bulunmamaktadır. Öyle olsaydı Finlandiya gibi ev ödevinin neredeyse hiç verilmediği ülkelerdeki yetişkinlerin sorumsuz, vurdumduymaz olmaları gerekirdi ki öyle olmadıkları apaçık...

    Maddi olanakların artması, teknolojideki gelişmeler ile artık örgün eğitim/öğrenim tüm güne yaygınlaştırılmış durumdadır. Sabahtan akşama kadar çocuklar yol süresiyle birlikte günün en az dokuz saatini okulda geçirmektedirler. Gün boyu derslerle haşır-neşir olan çocuklar yeni nesil sayılan soru ve çözüm yöntemleriyle zihinsel olarak yeterince yorulmuş olarak evlerine dönmektedirler. Beyin yorgunluğunu atıp, bir sonraki güne hazırlanabilmeleri için kendilerini farklı bedensel, sosyal ve zihinsel alanlarda üretebilmeleri için bir zaman kesitine ihtiyaç duymaktadırlar; üstelik her mekanın kendine has özellikleri dikkate alındığında evin okul, okulun da ev olarak görülemeyeceği açıkken, bu yorgunluk üzerine bir de ödev başlığı altında derslerin eve taşınması karşısında ruhsal olarak bir çöküntü yaşamaktadırlar. Ödevini hiç ya da noksan yapması durumunda sorumsuzlukla suçlanacağını -ki, ev ödevinin sorumluluk bilincini geliştirmesi için verildiği argümanına karşılık olarak – arkadaşları ve öğretmenlerine karşı mahcubiyet duyacağını, değerlendirme notunun düşürüleceği baskısını düşünerek istemeye istemeye ödevlerini yapmaya çabalayacak ve fakat bu sırada zihinsel dinlenme hakkını asla kullanamayacaktır; zira ödevler bitmediği sürece zihinsel olarak bir yanının sürekli bu engelleme ile meşgul olması sonucunda bir sonraki güne yeterince hazır olamayacaktır. Bu kısır döngü bir süre sonra çocukta öz-güven eksikliğine, giderek sorumluluk duygusunun törpülenmesine -ki, eşik değer aşıldığında vurdumduymaz olmasına- neden olacaktır. Böylece sorumluluk bilinci verilmek istenirken tam tersi bir manzarayla karşılaşılmış olacaktır. Evrensel kabule göre emeğin çalışma süresinin haftada kırk saat ile sınırlandırılması karşısında ev ödevi şeklindeki uygulama ile okulun eve taşınması sonucunda çocukların çalışma sürelerinin 55-60 saate varmasının rasyonel bir izahı bulunmamaktadır.

    OESD araştırma raporlarında üye ülkelerdeki ev ödevlerinde geçirilecek sürelerin azaltıldığı en düşük ve neredeyse sembolik ev ödevi uygulamasının ise Finlandiya’da olduğu bildirilmektedir. Haftada yaklaşık 3 saat ile sınırlı olduğu açıklanmıştır.

    Ülke nüfusundaki artış, istihdam politikasızlığı, yatırımlardan çok dışa bağımlı ekonomik-tüketim modeli ve işsizlik oranlarındaki yükseliş, hem örgün eğitim/öğrenimin yükünü arttırırken hem de LGS, ÖYS sınav sistemlerini sürekli etkilemekte, bir iki sorunun doğru ya da yanlışlığı binlerce öğrencinin ileri ya da gerisine taşınmaya neden olmaktadır; bu durum, çocukları için gelecek kaygısı taşıyan ailelerin endişelerine ve giderek çocuklarının bu yarışlarda başarı şansını arttırabilmek için sürekli derslere yönlendirmelerine neden olmaktadır. Öğretmen-öğrenci-veli üçgeninde öğrenciler bu baskılanmanın tabanında yer almaktadırlar. Doğal olarak henüz öğrenim çağında olan çocuklar kendilerini amansız bir yarış ortamında bulmaktadırlar. Sayılı branşlar dışındaki üniversite mezunu işsizler ordusu göz önüne alındığında yarışın çok az galibi olduğu görülecektir; lakin, bu süreçte törpülenen kimlikler, öz güvem noksanlığı, hiçbir alanda beceri kazanamama, kendini gerçekleştirememe gibi devasa sorunlar yığılmayı sürdürecektir. Yeni nesil sorular ile çocuklar LGS ve ÖYS ye hazırlanırken ülke özelinde eve taşınan ödevlere ayrılan süre günlük en az 2 saati bulmakta ve toplamda ise 14 saat ile dünyada birinci olan Çin neredeyse yakalanmaktadır.

    Öğrencilerin evde nasıl zaman geçirmeleri dahi programlanarak adeta robotlara dönüştürülmek istenmektedir. Başka hiçbir olay ve olguyla ilgilenmeyen, a-politik, bilgi kirliliğinde biat eden insan tiplemelerinin çoğalması başka nasıl izah edilebilir ki!?

  • Küfretmenin nedenleri

    19
    0 Oy
    19 İleti
    364 Bakış
    nejdet evrenN

    Şerefsiz, sümüklü, odun, kazma, aşağılık vs küfür biçimleri de sayılamayacak kadar çoktur. …dölü,…kırması vs şeklinde küfürler de yapılmaktadır. Bu tür küfürlerin diğerlerinden farkı, yetmezlikten ziyade ön-kabule bağlı ve egemen olan bir yargı ile ?öteki?leştirilerek küçümseme esasına/düşüncesine dayanmış olmalarıdır. Bu tür küfürlerin günlük dilde yerleşik olması/içselleştirilmeleri sonucunda, vurgusuz ve anlık kullanılıyor olmaları da küfretmenin temel mantığını/esprisini ortadan kaldırmaz; sadece, günlük olarak kullanıldığını söyleyen kitlenin bir sürü kitlesi olduğunu gösterir. Buradan hareketle şu tesbit yapılabilir; bu tür küfüler sürü/leş/mek ile ortaya çıkan, sürü kitlesinin söz-dağarcığında yer eden küfürler olarak birer psikolojik rahatlama araçlarıdırlar. Her durumda varılan sonuç, erk-in-sefaleti olacaktır. Küfredenin sefaletinin farkında olmaması, onun sefalet içinde olmadığını göstermez.

    Organizmanın gereksinmediklerini dışarı atması olarak bilinen dışkılıma ile küfrün a…sıç..şeklinde örtüştükleri görülmektedir. Biyolojik olarak beslenmenin ilk evresini oluşturan ağzın, gereksiz olarak görülen dışkı ile doldurulmaya çalışılması, biyolojik dışkılamanın küçümsenmesi esasına/düşüncesine dayanır. Toksinlerin dışa atılması olan terleme de bir şekil dışa-atımdır. Ancak a…terleyeyim denilmez. Ayrıca tükürmek, el-kol işaretleri ile küfredilmesi ile birlikte değerlendirildiğinde ise, bu tür küfürlerin temelinde cinsel tabuların yer ettiği rahatlıkla görülebilecektir. Küfrün objelerinin genital bölgeler olması onun erk-egemen bastırma ile doğrudan ilişki içerisinde olduğunu gösterir.

    Erk-egemen olanı sürdürmek istemiyorsa insan, küfretmeyi bir şekilde aşmalı/hayatından çıkarmalıdır. Mümkün mü?

  • Yazılı Edebiyatın Politik Yanı

    1
    0 Oy
    1 İleti
    125 Bakış
    Kimse yanıtlamadı
  • Petshoplar Kasaplar Odası’na bağlandı

    3
    0 Oy
    3 İleti
    130 Bakış
    D

    İlkellik ve cehaletin ancak ortaçağda bu kadar dip yaptığını, ortaçağ dejavusu yaşadığımızı sıklıkla söylerim, ki haksız da değilim. Keşke haksız olsaydım.

    Hâla daha kadınları oturtmuşlar bir standa, gelene geçene partiye üye yazalım diye teklif ediyorlar! Vatandaşın biri "yok ya sahi mi" deyip geçti biraz içim ferahladı. Tesellimiz de anca bu kadar. Öbür yanda yine bot gibi yığılacaklarından kuşkum yok.

  • 122 Bin Kayıp Suriyeli

    4
    0 Oy
    4 İleti
    134 Bakış
    D

    @phi gerçekten Arapça konuşmalar, Arapça yazılar gırla gidiyor, millette bir ölü toprağı serpilmiş tepkisizliği var. Eskiden biri yüksek sesle Kürtçe konuşsa herkes tepki verirdi. Şimdi onu filan geçtik, o Araplaşmanın yanında bal helvası!

    Kürtçe yazılar asmıyorlardı en azından yahu her yere! İnsanlar nasıl bu kadar uyutulur, atmosferin üst katmanlarından uyutucu elektromanyetik dalgalar mı gönderilir, atmosferine uyutucu gaz mı basılır ülkenin ben anlamıyorum!

    İnsanlar uyuştu, yürüyen ölüler gibi zombileşti, his yok fikir yok tepki yok bir acayip insanlar oldular.

  • Ukrayna Neo-Nazi Kavramı

    47
    1 Oy
    47 İleti
    818 Bakış
    D

    Böyle vahşi işgallerde tek seçenek kalır, o da gerilla savaşıdır. Ama katil Ruslar bilsin ki Ukrayna Çeçenistan'a benzemez. Kan kusarsanız hiç ağlamayacaksınız! Size kan kusturmak bütün Ukraynalıların görevi olsun!

    Yalaka Çeçenleri yanınıza çektiğiniz gibi Ukraynalıları asla çekemeyeceksiniz! Siz Ukraynalıların ve insanlığın artık ebedi düşmanı oldunuz! Size kan kusturmak bir görev oldu alçak katiller!

    Batılı gevşekler de insansalar eğer, nizami savaşta doğru dürüst yardımcı olmadılar, gerilla savaşı için silah verirler umarım. İnsanlık ezene sessiz ezilene sırt çevirerek insan olamaz. Bu Rus katilleri işledikleri cinayetlerden bin pişman etmeden insanlık ilerleyemez!

  • Ayın konusu

    12
    0 Oy
    12 İleti
    374 Bakış
    D

    Narsizm, paranoid şizofreninin paranoyaya dönüşmesinden sonraki, ego, yani kendi benliği hakkında paranoyalara saplanma aşamasıdır.

    Bu aşamadaki paranoyak dünyayı kurtaracağını iddia edebilir, mehdi olduğunu, peygamber olduğunu, hatta tanrı olduğunu bile iddia edebilir.

  • Covid-19 mu "Liberal Virüs" mü

    2
    2 Oy
    2 İleti
    104 Bakış
    D

    Pandeminin, saygınlığını yitirmiş yönetimlere ilaç gibi geldiği bir gerçek. Sözünü dinletemeyen, söyledikleri alaya alınan yönetimlerin sözünün dinlenmesini sağladı.

  • Ekşi sözlük

    13
    1 Oy
    13 İleti
    344 Bakış
    D

    Başka hiç bir yerde bulamadığınız bir konuyu Ekşi'de bulmak olası. Bu konu yersiz olsa da. Başka yerde olmayışı önem kazanıyor.

  • Kendi adıma birkaç bir şeye dair

    15
    3 Oy
    15 İleti
    344 Bakış
    D

    Modern tıbbın herkesi hayatta tutması evrime, doğal seçilime ve güçlü olanın hayatta kalması ilkesine aykırı mı?

    Çetin soru. Elbette aykırı ama insan evrimi artık biyolojik olmaktan çıktı. Önce kültürel, sonra teknolojik evrime dönüştü. Evrimin kendisi bile evriliyor.

    O yüzden bu soru çok çetin sorudur. Kesin ve net yanıtı yoktur. Bu soruya evet yanıtı verirsen öjenist olursun. Hayır yanıtı verirsen hümanist olursun.

    Romantik hümanizmin saçma olduğunu biraz derin kavrayışlılar bilir. Öjeni zaten direk suç olarak algılanır. Arada hassas bir dengede durmak kolay bir iş değil.

    Hani bir kıldan ince sırat anlatımı vardır ya. O yanlış anlaşılmıştır. Efsanelere büründürülmüştür. Bu aslında çok ince ayrımları ifade eden bir anlatımken yok sırat köprüsünden geçilecek filan saçma sapan efsaneler türetilmiştir. İnsan algısı ile başa çıkmak zordur.

    Öyle ki bazen öjeni hevesi kabartacak kadar! Bu saçma sapan hurafeleri temizlemenin tek yolunun onları taşıyan kafaları yok etmek olduğunu düşündürecek kadar!

    Bazı konular gerçekten kıldan ince bir sırat üzerinde gider.

  • Avrupa Kapılarını Ukrayna'ya Açmış

    10
    3 Oy
    10 İleti
    282 Bakış
    K

    @Efruz, içinde söyledi: Avrupa Kapılarını Ukrayna'ya Açmış

    @zafiRa onlar birbirinin dostudurlar. Müslüman ülkeleri birbirine vurdurup , iç savaşlar yaptıttırırlar. Onlara silah satar ve sömürürler.

    Sürekli başkalarını suçlamak yerine, azıcık özeleştiri yapmak fena olmaz. Madem onlar birbirinin dostu, o zaman birisi de çıkar der ki: "Müslümanlar da müslümanın dostudur". Bu tip söylemler, dostluktan ziyade düşmanlık yaratır.

    Diğer bir husus şu: Uluslararası arenada duygusallıkla işler yürümez, çünkü her ülke (lütfen iyi okuyun: her ülke) ilk etapta kendi milli menfaatlerini düşünür. Bu bakımdan tarihin tozlu yapraklarına objektif bir şekilde baktığınızda, hiçbir milletin yakasının beyaz olmadığını görmeniz mümkün.

    Müslüman Kuranı kerim den uzak olduğu için ne onların tuzaklarını görüyor ne de onlara güvenmekten vazgeçiyor.

    Bunu sıkça duyuyorum, bana göre anlamsız bir bahane. Sanki mălum kitaba sıkı sıkıya sarılınca, her şey güllük gülisanlık olacak. Zannedersiniz ki, tüm kötülüğü Batılı devletler yapıyor. Buna sadece kendiniz inanabilirsiniz belki.

    Allah hiç bir kuluna zulmetmez. İnsanlar kendi kendilerine zülm ederler.

    Lütfen alınmayın veya darılmayın. Mal sahibi, birincil derecede kendi malından sorumludur.

  • Canakkale Koprusu

    8
    1 Oy
    8 İleti
    236 Bakış
    K

    @phi
    Onu memleketi yönetenlere sormak lazım. Şirketler ise kazançlarını dövize, altına yatırır veya yurt dışına götürür.
    Türkiye gibi yarı gelişmiş/gelişmemiş ülkelerde eş, dost kayırma çok yaygındır. Ülkenin genelinde bir araştırma yapılsa, ihalelerin çoğunun yandaş kesime gittiği görülecek.

  • Sol elle yemek yemekte bir sakınca var mıdır?

    28
    1 Oy
    28 İleti
    525 Bakış
    K

    Hindistan´da da sol ele iyi gözle bakılmaz, çünkü orada da kıç temizleme görevi sol ele verilmiştir. Ayrıca çatal/kaşık yerine, direkman elle yemek yemek çok yaygındır orada. Tabii ki sağ elle yenmeli.

  • Tokat Havalimani

    6
    0 Oy
    6 İleti
    106 Bakış
    D

    Bir boş arazi var, etrafını geçen sene telle çevirdiler. Çok masraf, arazi büyük. Dedim bir şey yapılacak. Yapılmadı. Telleri tutan direkler yattı, teller paslandı, bir şey yok. Tekrar tel çektiler, bir de içini göstermeyen ağ çektiler. O ağ da yırtıldı, döküldü. İçerde hiç bir çalışma yok!

    Yandaş bir tel firmasına para lazım oldu, yandaş zengin etmek için yaptırdılar, apaçık!

    Yapıla da bilir elbet, yapılıyor da. Ne için yine, rant için. Yandaş cebi doldurmak için. Dönen para olacak iş yapılırken, bal tutan parmağını yalayacak, fakir halk avucunu. Sonra da iktidarımız efendimiz hizmet yapıyor diye övünecek. Paraları cebe indiren indirdiği ile kalacak.

    Tevfik Fikret ta o zaman demiş. Yiyin efendiler yiyin, patlayıncaya kadar yiyin.

  • TBMM Anayasa Komisyonu Secim Kanunu

    2
    1 Oy
    2 İleti
    75 Bakış
    D

    Ülkede aklı başında insanlar elbette var ama sorun şu ki aptallar çok daha fazla.