İçeriğe atla
  • Kategoriler
    • All Categories
    • Individual Categories
    • Tartışma
      • Serbest Kürsü
      • Sizin Köşeniz
      • Eğlence & Oyun
    • Felsefe
      • Felsefe Tarihi
      • Felsefe Okulu
      • Filozoflar
      • Felsefe Sözlüğü
    • Soru & Cevap
      • Din & İnanç
        • Astroloji
        • Mitoloji
        • Spiritüel Hayat
        • Anadolu
        • Orta Doğu
        • Hint
        • Uzak Doğu
        • Yeni
      • Genel Alanlar
        • Sosyoloji
        • Psikoloji
        • Tarih & Edebiyat
        • Bilim & Teknoloji
        • Kültür & Sanat
      • Duyuru & Destek
      • World
      • Güncel
      • Popüler
      • Kullanıcılar
      • Gruplar
      Daralt
      Marka Logo efelsefe
      Düşünce, eleştiri ve paylaşım platformu
      • Kurallar
        • Light
        • Cloudy
        • Dim
        • Dark
      1. Ana Sayfa
      2. Felsefe
      3. Kendimce

      Kendimce

      Konu Zamanlandı Sabitlendi Kilitli Taşındı Felsefe
      kendimce
      43 İleti 4 Yayımlayıcılar 1.4k Bakış 1 Watching
      • En eskiden en yeniye
      • En yeniden en eskiye
      • En çok oylanan
      Cevap
      • Yeni başlık oluşturarak cevapla
      Cevaplamak için giriş yapın
      Bu başlık silindi. Sadece başlık düzenleme yetkisi olan kullanıcılar görebilir.
      • N Çevrimdışı
        N Çevrimdışı
        nejdet evren
        30 May 2022 17:03 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
        #14

        Emekle kazıp harmanladığın toprak bir tohumda filizlendiğinde yüreğin göğsünden fırlayacak gibi olur; peşi sıra yeri-göğü kucaklaştıran sicim gibi yağan yağmur dökülür üstüne; sonrasında gün açar yüzünü, sıcak ve aydınlıktır, yeşeren filiz döner yüzüne güne; gül-gülistan büyümektedir lakin çıyan pusuda bekler, soğuk ve kimliksizdir, sabrına diyecek yok ve gün gelir akıtır tüm zehrini toprağa; gün artık geceye dönmüştür, zemheri bastırır, aç çakalların ulumaları sarsar geceyi, kara-deliğin çeperinden usulca sızar zaman ve çıkılmaz içinden; zaman ve mekan yok olmuştur.

        kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

        D 1 Cevap Son cevap 31 May 2022 13:36
        0
        • N nejdet evren
          30 May 2022 17:03

          Emekle kazıp harmanladığın toprak bir tohumda filizlendiğinde yüreğin göğsünden fırlayacak gibi olur; peşi sıra yeri-göğü kucaklaştıran sicim gibi yağan yağmur dökülür üstüne; sonrasında gün açar yüzünü, sıcak ve aydınlıktır, yeşeren filiz döner yüzüne güne; gül-gülistan büyümektedir lakin çıyan pusuda bekler, soğuk ve kimliksizdir, sabrına diyecek yok ve gün gelir akıtır tüm zehrini toprağa; gün artık geceye dönmüştür, zemheri bastırır, aç çakalların ulumaları sarsar geceyi, kara-deliğin çeperinden usulca sızar zaman ve çıkılmaz içinden; zaman ve mekan yok olmuştur.

          D Çevrimdışı
          D Çevrimdışı
          DemoKratos
          31 May 2022 13:36 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
          #15

          @nejdet-evren çiyanları suçlamayalım, zararlı böcekleri avladığı için yararlı böcek kategorisinde değerlendiriliyor.

          N 1 Cevap Son cevap 1 Haz 2022 16:18
          0
          • D DemoKratos
            31 May 2022 13:36

            @nejdet-evren çiyanları suçlamayalım, zararlı böcekleri avladığı için yararlı böcek kategorisinde değerlendiriliyor.

            N Çevrimdışı
            N Çevrimdışı
            nejdet evren
            1 Haz 2022 16:18 tarihinde yazdı Son düzenleyen: nejdet evren 6 Oca 2022 16:19
            #16

            @DemoKratos, söz konusu olan insandır lakin çiyana haksızlık etmeyelim, zira insan dışında hiçbir canlı zararlı değildir.

            kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

            1 Cevap Son cevap
            1
            • N Çevrimdışı
              N Çevrimdışı
              nejdet evren
              11 Haz 2022 16:01 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
              #17

              Kıyas realiteden uzak bir yöntemdir, zira hiç bir şey yek diğerine ne benzer ne de örtüşür....
              .../.
              Görmek için klavuz gerekmez; herşey orta yerde..
              ../..
              Nazım demişti ki #yaşamak tek ve hür/ve bir orman gibi kardeşcesine# ...ne özgürlüğü ne de kardeşliği bilemeyecek bir topluma seslenmiş olması, onun dehasını gösterir...
              ../.
              Arif'in dediği gibi #hasretinden prangalar ...# eskittiğimiz şey nerede?
              .../.
              Tüm haksızlıkları unutan, güncel yaşam kavgasına sığınan, öteki deyip kaçan, ne sen ne ben ne de o, vicdandan söz edecek olursak herşeyden sorumluyuz demektir....
              ./.
              Yolayrımı....

              kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

              D 1 Cevap Son cevap 12 Haz 2022 08:02
              0
              • N nejdet evren
                11 Haz 2022 16:01

                Kıyas realiteden uzak bir yöntemdir, zira hiç bir şey yek diğerine ne benzer ne de örtüşür....
                .../.
                Görmek için klavuz gerekmez; herşey orta yerde..
                ../..
                Nazım demişti ki #yaşamak tek ve hür/ve bir orman gibi kardeşcesine# ...ne özgürlüğü ne de kardeşliği bilemeyecek bir topluma seslenmiş olması, onun dehasını gösterir...
                ../.
                Arif'in dediği gibi #hasretinden prangalar ...# eskittiğimiz şey nerede?
                .../.
                Tüm haksızlıkları unutan, güncel yaşam kavgasına sığınan, öteki deyip kaçan, ne sen ne ben ne de o, vicdandan söz edecek olursak herşeyden sorumluyuz demektir....
                ./.
                Yolayrımı....

                D Çevrimdışı
                D Çevrimdışı
                DemoKratos
                12 Haz 2022 08:02 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                #18

                @nejdet-evren, içinde söyledi: KENDİMCE

                bir orman gibi kardeşcesine

                Orman deyince koruluktan bahsedildiğini zanneden insanlar oluyor. Hepsi aynı anda sıralı dikilmiş hepsi aynı boyda ağaçlardan oluşan bir alana orman denmiyor, koruluk deniyor.

                Kavramların ne oldukları bilinmeden, karıştırılarak kullanılıyor. O dediği korulukta olur, ormanda öyle bir şey yoktur. Ormanda orman yasaları geçer. Güçlü olan zayıfı yer.

                N 1 Cevap Son cevap 12 Haz 2022 16:15
                0
                • D DemoKratos
                  12 Haz 2022 08:02

                  @nejdet-evren, içinde söyledi: KENDİMCE

                  bir orman gibi kardeşcesine

                  Orman deyince koruluktan bahsedildiğini zanneden insanlar oluyor. Hepsi aynı anda sıralı dikilmiş hepsi aynı boyda ağaçlardan oluşan bir alana orman denmiyor, koruluk deniyor.

                  Kavramların ne oldukları bilinmeden, karıştırılarak kullanılıyor. O dediği korulukta olur, ormanda öyle bir şey yoktur. Ormanda orman yasaları geçer. Güçlü olan zayıfı yer.

                  N Çevrimdışı
                  N Çevrimdışı
                  nejdet evren
                  12 Haz 2022 16:15 tarihinde yazdı Son düzenleyen: nejdet evren 6 Ara 2022 17:47
                  #19

                  @DemoKratos , Ormanda yasa olmaz; orman kanunları bir deyim olup insanların güç dengesizliklerindeki vicdansızlıkları anlatılmak istenmiştir. Canlı türlerinin güdüsel olarak varlık mücadeleleri güçlünün zayıfı yemesi olarak da değerlendirilemez; seçme yetisini hazi olan için bu deyim kullanılabilir ancak; ormanın çeşitliliği ve zenginliği ile sömürgeci bir kavgayı değil paylaşımıcı bir birlikteliği ortaya koyar...Ayrıca şiirdeki mübalağa ve benzetmeler bu şekilde mi okunmalı?

                  kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

                  D 1 Cevap Son cevap 13 Haz 2022 10:11
                  0
                  • N nejdet evren
                    12 Haz 2022 16:15

                    @DemoKratos , Ormanda yasa olmaz; orman kanunları bir deyim olup insanların güç dengesizliklerindeki vicdansızlıkları anlatılmak istenmiştir. Canlı türlerinin güdüsel olarak varlık mücadeleleri güçlünün zayıfı yemesi olarak da değerlendirilemez; seçme yetisini hazi olan için bu deyim kullanılabilir ancak; ormanın çeşitliliği ve zenginliği ile sömürgeci bir kavgayı değil paylaşımıcı bir birlikteliği ortaya koyar...Ayrıca şiirdeki mübalağa ve benzetmeler bu şekilde mi okunmalı?

                    D Çevrimdışı
                    D Çevrimdışı
                    DemoKratos
                    13 Haz 2022 10:11 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                    #20

                    @nejdet-evren Orman yasası terimi bir deyim değil, gerçektir. Ormanda eşitlik filan yoktur.

                    N 1 Cevap Son cevap 13 Haz 2022 17:21
                    0
                    • D DemoKratos
                      13 Haz 2022 10:11

                      @nejdet-evren Orman yasası terimi bir deyim değil, gerçektir. Ormanda eşitlik filan yoktur.

                      N Çevrimdışı
                      N Çevrimdışı
                      nejdet evren
                      13 Haz 2022 17:21 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                      #21

                      @DemoKratos
                      Ormanın yasası olmaz, sosyal dokusu olmadığından eşitlik anlamsız bir kavram olarak kalır. Her ne kadar sosyal bir takım canlı türlerine ev sahipliği yapsa da onların henüz evrimsel süreçlerinde eşitliği kavramsallaştırımadıkları, statülerine göre çoğunlukla iç güdülerine göre yaşadıkları dikkate alındığında eşitlik kavramının onlar açısından da bir önemi olmadığı açıktır.

                      kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

                      1 Cevap Son cevap
                      0
                      • D Çevrimdışı
                        D Çevrimdışı
                        DemoKratos
                        14 Haz 2022 06:07 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                        #22

                        Yasaların olmadığı hiç bir yer yoktur. Doğa yasaları vardır. Yasa deyince ihlaline yol bulunamayan, işleyişi zorunlu olaylardan bahsediyoruz.

                        Hayata ütopik bakmamak, realist bakmak gereğinden bahsediyorum. Orman öyle aşıklar el ele kol kola lay lay lom sıralı düzgün dikilmiş eşit ağaçlar olan bir koruluk değil. Ne amaçla neden bahsettiğimizin çok iyi bilincinde olmamız gerekir. Yoksa ütopik hülyalara dalarız.

                        Ormanın kent koruluğu olduğunu sanan insanlar olursak gerçeklerden koparız. Lysenko da Mendel genetiğini reddedip kendi hayali ütopyalarına dalmış ve üstelik Stalin'i de hayallerine ikna etmişti. İş genetiği araştıran bilimcileri Sibirya'ya sürgün etmeye kadar vardı.

                        1 Cevap Son cevap
                        0
                        • N Çevrimdışı
                          N Çevrimdışı
                          nejdet evren
                          16 Haz 2022 19:02 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                          #23

                          Hiçbir yasa ihlal edilemez değildir; yasalar normatif düzenlemelerdir ve lakin kütle çekim yasası gibi fizik yasaları dile o şekilde geldiğinden yasa olarak adlandırılmışlardır; aslında onlar bir yasa değildir.

                          ../.
                          Ütopyalar gökten zembille düşmiyorlar, ne tümden ütopyalara evet ne de tümden ret demek doğru olmaz; tüm ütopyalar maddi gerçeklikten demlenirler ve fakat bir çoğu gerçekleşemez. Zizek!in "imkansızı istemek" olarak kastettiği şey birazda buna dairdir. Ütopyaların etkisi yewrine göre realite kadar güçlü olabilir.

                          ../.
                          Temellerini Fransız İhtilali'nden alan üçlemelerden biri olan "kardeşlik" şeklindeki ütopya, Nazım'ın şiir sanatında kullandığı ormanda resmedilmiş ve fakat hala realitede karşılık bulmamıştır; buna rağmen söylemdeki etki hala canlılığını ilk gün gibi korumtadır; zaten sanatın hedefi de bu değil midir?

                          kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

                          D 1 Cevap Son cevap 16 Haz 2022 20:27
                          1
                          • N nejdet evren
                            16 Haz 2022 19:02

                            Hiçbir yasa ihlal edilemez değildir; yasalar normatif düzenlemelerdir ve lakin kütle çekim yasası gibi fizik yasaları dile o şekilde geldiğinden yasa olarak adlandırılmışlardır; aslında onlar bir yasa değildir.

                            ../.
                            Ütopyalar gökten zembille düşmiyorlar, ne tümden ütopyalara evet ne de tümden ret demek doğru olmaz; tüm ütopyalar maddi gerçeklikten demlenirler ve fakat bir çoğu gerçekleşemez. Zizek!in "imkansızı istemek" olarak kastettiği şey birazda buna dairdir. Ütopyaların etkisi yewrine göre realite kadar güçlü olabilir.

                            ../.
                            Temellerini Fransız İhtilali'nden alan üçlemelerden biri olan "kardeşlik" şeklindeki ütopya, Nazım'ın şiir sanatında kullandığı ormanda resmedilmiş ve fakat hala realitede karşılık bulmamıştır; buna rağmen söylemdeki etki hala canlılığını ilk gün gibi korumtadır; zaten sanatın hedefi de bu değil midir?

                            D Çevrimdışı
                            D Çevrimdışı
                            DemoKratos
                            16 Haz 2022 20:27 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                            #24

                            @nejdet-evren,

                            Yasanın ihlaline yol yok derken yasal yol yok demek istedim elbette. Yani yasa yaptırımlarla eski deyimle "mücehhez"dir. Tabii tankın zırhı bile delinebiliyor o ayrı.

                            Doğa yasalarına gelince kesinlikleri nedeniyle yasa diyoruz. Yani hukuk yasaları ile doğa yasaları arasında bir paralellik yok.

                            Ütopyalar ateşleyici olmaz mı, elbette. Ona hiç bir itirazım olması söz konusu değil. Ama gerçeklerin ütopyalardaki gibi en azından şimdilik olmadığını bilmekte yarar var. Gelecekte ne olur kestiremeyebiliriz o da ayrı bir konu.

                            Sanatın ideolojiye hizmet etmesi konusunda ne diyeyim pek de bir şey demek istemem, çünkü bilim bile yeri gelir ideolojiye hizmet edebiliyor.

                            1 Cevap Son cevap
                            0
                            • N Çevrimdışı
                              N Çevrimdışı
                              nejdet evren
                              17 Haz 2022 09:40 tarihinde yazdı Son düzenleyen: nejdet evren
                              #25

                              Bir zamanlar sanat sanat için mi, toplum için mi şeklinde tartışmalar oluyordu; lise düzeyinde vs. Edward W. Said Kültür ve Emperyalizm adlı inceleme kitabında enine boyuna sanatın, edebiyatın özellikle emperyalist yayılmacılık ile ne denli bağlantılı olduğunu aytınılarıyla ve örnek vererek açıklamaktadır. İnsana dair her edim, yazım her neyse politiktir.

                              kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

                              D 1 Cevap Son cevap 18 Haz 2022 07:09
                              1
                              • N nejdet evren
                                17 Haz 2022 09:40

                                Bir zamanlar sanat sanat için mi, toplum için mi şeklinde tartışmalar oluyordu; lise düzeyinde vs. Edward W. Said Kültür ve Emperyalizm adlı inceleme kitabında enine boyuna sanatın, edebiyatın özellikle emperyalist yayılmacılık ile ne denli bağlantılı olduğunu aytınılarıyla ve örnek vererek açıklamaktadır. İnsana dair her edim, yazım her neyse politiktir.

                                D Çevrimdışı
                                D Çevrimdışı
                                DemoKratos
                                18 Haz 2022 07:09 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                                #26

                                @nejdet-evren aynen öyle. Bu tartışmalı bir konu. Hem de yaygın, sanatın her kolunu kapsayan bir konu.

                                Sinemada sürekli dünyanın kurtarılması, teröristlerden, hatta uzaylılardan... Tesadüf elbette değil.

                                Marilyn Monroe Kore'ye boşuna gitmedi. Türk subayının koluna girip boşuna sohbet etmedi. Türk tugayı amansız ve çok çetin Kunuri kuşatmasından çıkınca Kore savaşının gidişatı değişti çünkü.

                                Tuğgeneral Yazıcı'ya takılan Amerikan madalyası ile Monroe'nun Üsteğmen Özata'nın koluna girip sohbet etmesi aynı şey. Sanatçılar politikanın içindedirler.

                                1 Cevap Son cevap
                                0
                                • N Çevrimdışı
                                  N Çevrimdışı
                                  nejdet evren
                                  29 Haz 2022 18:27 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                                  #27

                                  İnsan ayakları üzerinde durmaya başladığı günden buyana varlığını sorgulamıştır; kim olduğunu, ne olduğunu ve de ne olması gerektiğini...Ereksel/amaçsal bir takım sebepler bulmuş ve bunların gölgesinde yaşamaya katlanmıştır; hem kanmış hem de kandırmıştır....İnsan sonludur ve yeni bir yaşam formu olmayacak, buna rağmen gün gün değildir ve günü gün etmek değildir, yaşamın özünde yekdiğeri için varolmak olduğuna dair bilinç onun ancak yekdiğeri ile varolabileceğine dair bir kavrayıştır; o ve öteki olmadan ben hiçbirşeydir....

                                  kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

                                  1 Cevap Son cevap
                                  0
                                  • D Çevrimdışı
                                    D Çevrimdışı
                                    DemoKratos
                                    30 Haz 2022 08:10 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                                    #28

                                    Ama şimdi çok da etkili. Bir film vardı, yani ama sırf propaganda, öldürüyoruz ama içimiz çok acıyor gözyaşlarına boğuluyoruz tarzı bir şey. Adını unuttum çok da iyi biliyordum halbuki. Gökteki göz gibi bir şeydi. Konu anlaşılacağı gibi akıllı füze sistemleri.

                                    Propaganda filmi olduğunu bildiğim halde filmi mükemmel buldum. Yapımcılar İngilizler. ABD de değil. Bir terörist üssünün füze ile vurulması.

                                    O kadar gerçekçi çekilmiş ki belgesel izler gibi. Yani mükemmel, başka bir şey diyemiyorum. Filmin sonunda terörist üssü havaya karışıyor ve izi bile kalmıyor içindeki teröristlerle birlikte ve operasyon sorumluları gözyaşı döküyorlar üzülüyorlar.

                                    Burası yalan tabii. Gözyaşı filan dökmezler. Abartmışlar, üzülme yapmak zorundaydık filan diye birbirlerini teselli ediyorlar. Ama etkili mi, müthiş etkili. Propaganda olduğunu bildiğin halde!

                                    Fakat akıllı silahların geldiği nokta gerçekten şaşırtıcı. Geçenlerde Mossad İran'da nükleer programın baş yürütücüsünü akıllı silahla öldürdü. Nasıl yaptı, bir pikabın arkasına makineli tüfek yerleştirdi. Bu pikap adama nasıl yaklaştı bilmiyorum. Otonom sürüş olabilir mi, o kadarını İran'da yapamazlar. Geçeceği yere park etmiş olsalar İranlılar bu kadar salak mı!?

                                    Fakat sonuçta pikaptaki kamera ile gözlemleyen bilgisayara yüklü yapay zeka hedefi tanıdı ve ateş açtı. Tüm kurşunlar hedefini buldu, adam oracıkta ölürken yanında oturan eşine tek kurşun bile gelmedi.

                                    Akıllı silahlarda gelinen nokta şaşırtıcı. Daha da gelişecek. Geleceğin savaşları, bu.

                                    1 Cevap Son cevap
                                    0
                                    • N Çevrimdışı
                                      N Çevrimdışı
                                      nejdet evren
                                      30 Haz 2022 19:26 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                                      #29

                                      İnsan neden yaşamak ister? Bunun makul bir sebebi var mıdır? Böyle bir sebep varsa bunu kişi kendisi mi belirler yoksa dayatılmış bir nedene mi dayanır? Yaşama isteğinin/yöneliminin varoluşsal bir nedenle sınırlandırılması mantıklı ve yeterli bir olgu olmasa gerek; zira, insan geldiği aşama itibariyle güdülerinin esiri olmaktan çıkmayı başarmıştır; güdüler asla denetlenemez değildirler. Öyle olunca, yaşama dair arzunu/istencin nedensiz olması da mümkün görülmektedir. İnsanın yaşama dair eğiliminin hem kendince bir nedeni olabileceği gibi nedensiz de olabileceği açıktır. Lakin, her iki durumda da bir neden/sizlik var demektir. Utanmadan, sıkılmadan, yalana sığınmadan, kendine karşı dürüstçe yaşama arzusunun ölüm korkusundan kaynaklandığı söylenebilir. İnsan, bir amaca yönelttiği ölüm biçimini de tercih edebilir, bir amaca vakfedilmiş yaşamlar gibi…Ruhunu bedeninden üstün tutup onu/ruhunu atomlardan ayrıştırarak ölümsüzleştirirken yaşama dair dayanılmaz tutkusunun ölümle yok olacak varlığının inkarı temelinde kabul eder ve kendini değil ruhunu serbest bırakır; oysa ki, o ruh denilen şey bedenin ta kendisidir, nakşedilmeyen etaminin kasnakta gergin hali ne ise, nakşedilmeyen kişilikten yoksun ruhun da ondan farkı yoktur. İnsan bir kimliktir ve o kimlik yok olduğunda yaşam son bulmuş demektir; hem de diri, diri…Lakin o kimlik tüm yaratılarıyla, eylemlilikleri ile yeni kimliklerin ilgisine mazhar olabilir; bunun için yapılan yürüyüşün cesurca olması gerekir!

                                      kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

                                      1 Cevap Son cevap
                                      0
                                      • N Çevrimdışı
                                        N Çevrimdışı
                                        nejdet evren
                                        7 Tem 2022 16:50 tarihinde yazdı Son düzenleyen: nejdet evren 7 Tem 2022 16:52
                                        #30

                                        İnsanları kandırmak için büyük çabalar harcamak gerekmez; zira her insanın – ki çoğunlukla – kandırılmak için kendince bir haklı nedeni her zaman vardır, bir de algı yaratıldı mı “yalan”ın toplumsal bir güce dönüşmesi ile insan sadece kanmakla kalmaz hakikat/gerçek olmayan “yalan” la gerçek olduğu düşüncesiyle yaşamaya başlar; insanın yalan çukurundan çıkması için ancak dogmatik kalıpları yıkması ile mümkündür, bunun için de her olguya sorgulayıcı yaklaşma yöntemini benimsemesi gerekir…Hangi türden olursa olsun tek bir soru yeter.

                                        kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

                                        1 Cevap Son cevap
                                        1
                                        • N Çevrimdışı
                                          N Çevrimdışı
                                          nejdet evren
                                          15 Tem 2022 21:16 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                                          #31

                                          Hakikati aramak insanın metafizik eğiliminden başka bir şey değildir; zira, hakikat denilen bir şey yok -bu güne değin ne gören ne de bilen olmuş- sadece hakikat adı altında bir avuntu ve bir de yalan var; yanı sıra ne hakikat ne de yalan ideaları olmasaydı yaşamak belki daha anlamsız kalırdı; bir çok insanın hakikat peşinde bir çoğunun da yalan avuntusu ile koşuşturmalarına rağmen ipi göğüsleyen olmamıştır. Demek ki insan yaşamında hakikat diye bir şey yok ve birey kendimi gerçekleştirirken yalana sığınıyor; böylece yaşam da bir yalandan ibaret kalıyor; oysa devinim, hareket hakikat ve yalanı aşıyor; devinmeyen her yaşam saçma ve anlamsız kalıyor….

                                          kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

                                          1 Cevap Son cevap
                                          0
                                          • N Çevrimdışı
                                            N Çevrimdışı
                                            nejdet evren
                                            25 Tem 2022 22:57 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                                            #32

                                            Sözlü ve yazılı tüm anlatılar, tüm öyküler, eserler dil üzerinden kurgulanır ve varlık kazanırlar. Dil bir kültürün temel taşıdır; dil olmadan hiçbir kültür varlık kazanamaz, yaşayamaz. Acılar, sevinçler, özlem ve beklentilere dair tüm duygular/hisler, tüm düşünceler büyük çoğunlukla dil üzerinden aktarılabilir; her ne kadar beden dili kullanılabilir olsa da onun tek başına kültürü yaratmada etkisi sözlü ve yazıldı dilin etkisinden çok küçük olabilir. İnsanın düşündüğü dilin kültürüne ait olduğu tespiti boşuna değildir. Bu nedenledir ki “kültür emperyalizmi” dil’i bir araç olarak kullanmayı yeğlemiştir.

                                            kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

                                            1 Cevap Son cevap
                                            0
                                            • N Çevrimdışı
                                              N Çevrimdışı
                                              nejdet evren
                                              7 Ağu 2022 20:33 tarihinde yazdı Son düzenleyen:
                                              #33

                                              Benzer hatalar ile geçmişi yeniden onarmak mümkün olmadığından, geçmişi onarmak yerine benzer hatalardan vazgeçmek gerekir; değilse bataklıkta devinmek gibi dibe çökmek kaçınılmazdır....önce içten olmak, inanılan her ne değer olursa olsun onun adına mücadele etmek gerekir...somut, açık, net ve korkmadan....bunun için bazı nimetlerden mahrum olmaksa eğer, bahşedene lanet okumalı...bahşeden kendisi ise yerin dibine girmeli, günyüzü görmeksizin...tüm lütuflar geri çevrilmeli ki özgür insan doğabilsin...insanı köle yapan insan er ya da geç bu zincirin bir halkası olarak köle olmaya mahkumdur, zira özgürlük son zincirin kırılması ile eşdeğerdir...geçmiş yaralar , yıpranmışlıklar, parçalanmalar ve savaşlar, kavgalar barışa öncü değildir;barış bir seraptır, güzel bir serap lakin vahşi insanın erdemi olamaz, kirli bir geçmiş geleceğe beyaz çarşaf geremez, öyle ise, taşlar yeniden karılmalı; hem de geçmişe öykünmeden, cesaret ister , entelektüel olmalı...

                                              kadınlarını erkeğe muhtaç bir şekilde yaşamaya zorlayan toplumlar, kökten acizdir...

                                              1 Cevap Son cevap
                                              0

                                              Cevap
                                              • Yeni başlık oluşturarak cevapla
                                              Cevaplamak için giriş yapın
                                              • En eskiden en yeniye
                                              • En yeniden en eskiye
                                              • En çok oylanan


                                              © 2021-2025 efelsefe.com
                                              İzinler Kurallar
                                              • Giriş

                                              • Hesabınız yok mu? Kayıt Ol

                                              • Aramak için giriş yapın veya kaydolun
                                              • İlk ileti
                                                Son ileti
                                              0
                                              • Kategoriler
                                                • All Categories
                                                • Individual Categories
                                              • World
                                              • Güncel
                                              • Popüler
                                              • Kullanıcılar
                                              • Gruplar