Sorular
-
Gülşen bir kahramandır. Sistemi mihenk taşına vurmuş ve sahte olduğunu gün gibi apaçık ortaya çıkarmıştır. Böyle kahramanlara toz bile kondurmamak en birincil görevdir.
Gülşen her muhalifin yerine aslanlar gibi yatıyor sistemin zindanında ve sistemin çürük olduğunu apaçık ilan ediyor. Duyduk duymadık demeyin. Tuz iyiden kokmuş kokusu dayanılmaz derecede iğrençleşmiştir.
-
Sana ne kadar zulmedilecekse sabret Gülşen. Sen kahramanımızsın. Sendeki cesarete kalıbına bakanın bir şey sanacağı hiç birimiz sahip değiliz. Sen artık tarihe geçtin, adın kahramanlar arasına yazıldı. Hiç üzülme. Sen sistemin en büyük açığını bir kez daha kör gözlere soktun.
Bu sistemin kılıcının bir tarafı keskin, bir tarafı kör. Demokles'in kılıcı bundan bin kat milyon kat iyiydi.
-
Bunlar hep tarihin sayfalarına yüz kızartıcı utanç sayfaları olarak eklenecek ve bu suçlar bu halkın tarihinde tarih boyunca utanç sayfaları olarak kalacak.
O kadar çok örnek var ki tarihe geçmemesi olanaksız bu karanlık karabasan yobazlık karanlığının. "Benim inandığıma inanmayana her türlü işkence, zulüm, ölüm hak ve revadır" diye düşünen bu karanlık zombi yobazlıktan gelecek nesiller utanç duyacaklar.
-
Twitter uzerinden ulke yonetilmeye calisilirsa boyle olur.
-
"TCK.
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama
Madde 216- (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."Dikkatli okursanız söylenen suçun maddi unsuru sözü edilen beyanı içermemektedir; buna hukuk dilinde maddi unsurun yokluğu denir ki; suç yok demektir.
-
Ağırlıkla oluşan fikir şu ki bu bir aaa kuşa bak kuşa operasyonu. Sedat Peker'in yenmez yutulmaz rezaletin son perdesi açıklamalarından dikkati başka yöne çekmek için tezgahlandı.
Peki hukuk böyle aaa kuşa bak kuşa operasyonlarına alet edilir mi, bu soru en önemli soru işte. Bu işten en kârlı çıkan Gülşen. Türkiye'nin Madonna'sı sıfatını perçinledi! Ülkede değil tüm dünyada gündem oldu. Dogmaya direnişin bayrağı oldu.
Ben şahsen bundan sonra Gülşen'den başka tanımam, baş tacım Gülşen!
-
Hani Cem Yılmaz bir espri yaptı, işte Allah Adem'i yaratmış, bakmış çok tipsiz, "ben bundan iyisini de yaratırım" deyip Havva'yı yaratmış!
Salağın teki de çıktı bunu söyleyen de buna gülen de kafir oldu dedi.
Ben de iyice bir kafir olayım madem diye ah hah haaa Allah Adem'in tipini beğenmemiş diye iyice bir daha güldüm!
Öyle ya canım ne işim var cennette, bir kucak sakallı tiplerin arasında? Bütün kıyak insanlar cehennemde! Kazara cennete düşmemeyi garantilemek gerekiyor! Ne olur ne olmaz, melekler bürokratik hata filan yapar cennete atarlarsa işin yoksa artık... Vakit mi geçer softalarla mollalarla yok işit şehitleri yok bilmem ne...
Aman diyim bütün idoller cehennemde!
-
İşin artık bir yapay gündem oluşturma ve bazı konuları gözden uzak tutma operasyonu olduğu kesinleşti.
Bu sefer de Celal Şengör aynı ithamla ifadeye çağırıldı!
Kuşa bakmamak için yorum yok!
-
Yorum yapmaktan kaçınsam da merak etmeden duramıyor insan. Bir Hristiyan İsa'nın son peygamber olduğuna inansa, dolayısıyla da Muhammed'in peygamber olduğunu iddia eden bir yalancı olduğunu söylese, inancını ifade etmemiş de İslam'a hakaret mi etmiş olacak?
Sen Muhammed peygamberdir diye inanırken o yalancıdır, son peygamber İsa'dır diye inanamayacak ve bu inancını ifade edemeyecek mi?
Bu inanç kısır döngüsünden çıkmak akrebin kıskacından çıkmak gibi bir handikapa dönüştü, bu konu çözülmeden bir adım ileri atılamaz! İnanç özgürlüğü olmadan insanlık olmaz yani, bu işin hiç şakası yok! Biz nereye gidiyoruz böyle diye düşünmeyende fikir namına hiç bir nasip yoktur!
İnsan çıkıp peygamber diye bir şey yoktur, hiç peygamber olmamıştır, tamamı efsanedir de diyebilir. Bu da tamamen inanç ve inanç ifadesi özgürlüğü kapsamındadır. Bir bu inanç özgürlüğü konusu bu halde iken neyin ilerlemesi olacak? Bunu herkesin ama herkesin düşünmesi gerekiyor.
Üstüne basarak, altını çizerek, boldlayarak, fosforlayarak kesinkes belirtmek gerekiyor: İnanç özgürlüğü en temel insan haklarındandır. İnsanlık olmaz, insanlık! Aklı başa almak lazım! Bu iş ne şaka götürür ne geçiştirilir.
Şöyle bir ortamda şeytan diyor ki sana ne, ne halleri varsa görsünler! Birisi söyledi mi bunu bilmiyorum ama aklıma gelen tümce şu: "Konuşsam halk razı değil, sussam hak razı değil!"
-
Hristiyanlar İsa'yı son peygamber sayarak Muhammed'in sahte olduğunu öne sürebildikleri gibi Yahudiler de Musa'yı son sayarak İsa'ya yalancı diyebilirler. Bu yani kaçınılmaz, son diye inandığın zaman sonrası olmuyor ister istemez, bunu ifade etmek zorunlu olur. Yalancı değil doğru söylüyor dedi mi inancı havaya uçuyor. Mecbur benimki son dedi mi sonrasına yalancı diyecek.
İslam bu konuda avantajlı gibi görünüyor sanki, hiç bir peygamber iddiasını reddetmek zorunda değil. Ama İslam'dan sonra çıkmış oldukça kalabalık inanıra sahip din yok değil. Bahailik var. Velev ki kalabalık üyesi olmasın. Evranos gibi az inanırı olsun. İnananları az diye onun iddiasını seninki son diye inanarak reddetme ve ona yalancı deme hakkını elde edemezsin!
Yani İslam'ın da bu konuda bir avantajı yok. Sen müslümandan başkası kafirdir deme hakkını kendinde görüyorsan herkes kendinden başkasını kafir görme hakkını kazanır.
Bu işin laiklikten başka çaresi yok. He he tamam senin tanrına inanmayan herkes cehenneme gidecek he he oldu gözlerim doldu, şimdi çekilebilirsin, sakın işlerime burnunu ve tanrını sokmaya kalkma! Al tanrını bas git. Yahudilerin dediği gibi sen ve rabbin gidin ikiniz savaşın.
Bu işin hiç başka çaresi yok.
-
Sık sık tartışılır laiklik dinsizlik mi demektir diye.
Laiklik elbette dinsizlik değildir, yani bu ilke üzerine kurulu değildir, daha doğru bir deyişle sistemi uygulayacak ve sisteme uyacak insanların dinsiz olmaları şeklinde bir şart asla koşmaz. Dolayısıyla dindarlar da laik olabilirler. Ama aslında dinsizliğe çıkar. Neden?
Çünkü öyle her şeye gücü yeten bir tanrının gönderdiği ve insanları uymaya zorunlu tuttuğu, uymayanlara işkence edeceği bir din gerçeği olsaydı, buna uymama lüksü diye bir şey olmazdı. Laiklik dinin böyle bir şey değil, insanların uydurduğu bir şey olduğundan hareketle dini dışarda bırakır. Dinin gerçek olduğuna inanarak onu dışarda bırakmak diye bir şey söz konusu olmazdı.
Laiklik elbette deist düşünceden doğmuştur. Yani tanrıyı reddetmeyen ama dini reddeden felsefi görüş. Fakat ateizm de deizmin bu mirasını benimser. Ateizme göre din, tanrı göndermediği için gerçek dışı değildir, zaten öyle din gönderecek tanrı yoktur. Ama aynı kapıya çıkar, sonuçta din kuralları çöpe. Yasaları kendimiz yaparız. Sonuçta ikisi de buna gelir.
-
@DemoKratos laiklik kavrami daha cok din ve devlet islerini birbirinden ayirarak devlet kurum ve kuruluslarinda insanlara esit davranmayi hedefleyen bir yapi sistemi.
Fakat bazilari laikligi ateistlikle dinsizlikle vs bagdastiriyor boyle bir sey mumkun degil olamaz da. Kurumlarda ki firsat esitligi en onemlisi bireyi salt birey olarak degerlendirmey hedefleyen bir bicimdir.
-
Peki ama o zaman akla bir soru geliyor. Laikliği benimseyen ve destekleyen dindarlar bunu göremiyorlar mı? Şimdi bu soruyu yanıtlayalım:
Bir kere laikliğin tanımında dinsizlik yok. Sistem uygulanırken insanların dinsiz olmaları diye bir şart da yok. O halde görünürde laiklik dinsizliktir diye bir done yok.
Laikliğin derin analizde dinsizlik çıkacağı sadece bir yorumdur, kimseyi bağlamaz. Bu yoruma katılmayıp "öyle bir şey yok, ben dindarım ve de laikim, senin yorumunu ben yalanlıyorum" derse yok illa sen de dinden çıkmışsın diye üzerine gidilecek değil elbette artık! Bunu radikal dinciler yapar ancak.
Hiç bir deist de ateist de "madem laikliği kabul ettin namaz kılmak oruç tutmak yok, yasak" diyecek hali yoktur. Böyle bir dayatma en temel insan haklarından olan inanç özgürlüğüne terstir.
Deizm zaten laisizmin kaynağı da, ateistlerin de inanç özgürlüğüne saygı duyacakları, laisizmi benimseyecekleri konusunu geçmiş Marksist temelde kurulmuş devlet deneyimleri gölgeliyor. Marksizm kuşkusuz ekonomik bir tezdir, dini değildir ama dine de sömürünün aracı olarak tavır alır.
Stalin, Mao gibi liderlerin ve Pol Pot gibi yöneticilerin dine karşı aldıkları yasaklayıcı tavır siyasi olduğu halde ateizme mâlediliyor. Tabii alakası yok. Ateizm Marksizmin malı kesinlikle değildir. Marksizm ekonomik bir tezdir, temeli budur. Ateizm temelinde kurulmamıştır.