@phi kredi çekerken onu sigortalıyorlar. Kredi çekenlerin kendi içinde zorunlu bir sigorta fonu var. Oraya çektiğin kredi miktarı orantısında para kesintisi yapıyorlar. Bu birikmiş fon ile böyle ölüm durumlarında borcu sigortadan tahsil ediyor banka.

Ama bu işlem çok çetrefillidir. Çünkü açıklanan rakamlar çok şaibeli. 3500 yıkılan binaya karşın 3500 ölüm açıklanıyor. Enkaz altında kalanlar ölmüş sayılmıyor kayıp sayılıyor. Bir kaç sene süresi var kayıp ilanları ile onlar aranıyor gibi yapılıyor. Sonra bulunamayınca öldü deniyor.

Sigorta bu parayı ancak birkaç sene sonra bankaya ödeme yapıyor. Bankalar da faiziyle geri alıyor.

Dask konusunda ise evin bedelini hemen ödüyorlar. Ama ölen insanların sigorta bedelini yine ölümü kesinleşene kadar bekleyip öyle ödüyorlar. Ya enkazı tamamen kaldırıp oradaki cesetin ölen kişiye ait olduğunu en kısa sürede ispat edersen hemen parayı yakınlarına verirler yada kayıp olarak birkaç yıl ilanda bekletip sonra ölümü kesinleşti diyerek ödeme yaparlar.

Sebebi ise ölmemiş insanların ölüm ilanı vererek sigortayı dolandırma riskidir. 99 depreminde bunu yaptılar çünkü. Ama deprem dışında başka sebeple öldüyse zaten ispatı kolay olduğundan parayı hemen alır yakınları.

Dask sigortası ise evin sadece maliyetini öder. Örneğin 15 milyonluk evde oturan birine 15 milyon sigorta bedeli ödemezler. Sadece evin kaba inşaat maliyetini hesaplayıp 1 milyon civarında para verirler en fazla..

O tür kişiler olmadan CHP iktidara gelemez.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun onlarla masa kurması bir tercih değil, zorunluluk.

Bugün insanlar mafyalaşmak, tarikatlaşmak, iktidardan nemalanmak istiyorlar.
Artık devlet ve millet onuruna, değerlerine kimse bakmıyor.

Bunları ancak o bahsettiğin gibi kişiler yapabilir.
Mafyanın, tarikatın önü açılacak, devlet soyulacak, bedavadan makarna yağacak. Millet böyle istiyor.
Yani 20 yıldır yapılanın daha alasını istiyorlar.
İşte Kılıçdaroğlu da milletin sesine kulak vererek, bunları yapabilecek yetenekleri masaya topluyor.
Üstelik bir avantajı var, tek adamlık yerine bunu demokrasiyle yapmak istiyor.

@TENTEN daha önceden de söyledim. Dijitalleşme köleliği artırıyor. Sadece para ödeme konusunda teknolojiden yararlanıyoruz. Ama para almaya gelince devlet ve şirketler salağa yatarlar.

TV reklamlarına bak hep son teknoloji ödeme sistemlerine vurgu yapılıyor.

https://efelsefe.com/topic/1339/dijital-dönüşüm-neyi-amaçlıyor

@kâfir-imam, içinde söyledi: Millet Ittifaki Mutabakat Mektubu

Meclisteki tüm vekillerin farklı olduğunu sanmıyorum. Belediyelerinden belli hepsi rant peşinde.

Sadece meclis değil, bu ülkede bütün makam sahipleri rant peşindedir, çünkü geri zekalı halkı yolma fırsatını kullanıyorlar.
Yani kapital sistem fırsat sistemidir, makam-mevki sahiplerinden başka birşey görmek imkansıza yakındır, çünkü kendileri gibi rant peşinde olmayanı yaşatmazlar.

@kâfir-imam Zaten işçiyle dalga geçtikleri, işçiyi köle gördükleri adından belli.

@phi, içinde söyledi: Iran Neden Guclu

Onca ambargoya ragmen Iran nasil hala gucunu koruyabiliyor?

Ona bakarsan bunca ambargoya ve hiç bir geliri olmamasına ragmen Küba nasıl olur da ayakta duruyor.
Bence Küba sorusu daha elzem.
Küba'nın hiç bir geliri yok, hiçbir ülkeyle ticari ilişkisi yok, sadece tıp alanında çok ilerideler ama ambargo yüzünden bunu kazanca dönüştüremiyorlar.

Daha da önemlisi bunca soygunculuğa, işgale, mafya devletine dönüşmesine, herşeyin ithal olmasına ve bütün değerlerin yabancılara satılmasına ragmen Türkiye nasıl ayakta kalabiliyor.
Bu soru daha da elzem durumda.

Ona kalsa zaman da gerçekte yoktur, bir algıdır.

Tüm açıklamalar sicim teorisinde saklı fakat sicim teorisi açıklanamıyor, sorun burada.

Çünkü sicim dediğimiz şey tek boyutlu, yani var olan bir şey değil. Tek boyutlu da, iki boyutlu da şey olmaz, bunlara var denilemez.

Yaratılışın sırrı olarak görülen de bu, tek ve iki boyuttan üç boyutlu varlıkların ortaya çıkması. Tek ve iki boyutlu varlık olamazken bunlara nasıl var diyeceğiz ve bundan üç boyut çıktı diyeceğiz bunu bilemeyişimiz en büyük sorunumuz. Yaratılışa inanç bundan kaynaklanıyor.

Biz, anlayamadığımız ve laboratuarda tekrarını yapamadığımız işleri yaratım kabul etme eğilimindeyiz. Biz yapabiliyorsak yaratım değil imalat, yapamıyorsak yaratım olarak kabul ediyoruz.

Bu kabul yerinde mi yersiz mi, yanılgı mı orasını tartışmayacağım. Bilmediğimiz oranda cahil olduğumuzu bilir ve kabul ederim. Bildiklerimizin oranını artırma savaşı veririz biz. Amacımız budur ve her geçen gün artan bir ivmeyle bildiklerimizi artırıyoruz.

Bu çaba her şeyin bilinmesi anlaşılması ile sonuçlanmayacak. Evren sona erdiğinde yanıtı bilinmeyen soru kalmamış olmayacak. Evren yanıtlanamamış sorularla son bulacak.

Yeni evrenlerde sorular baştan yanıtlanmaya başlanacak. Devran böyle sürecek. Varlık bir ritimdir. Resetlenir ve yenilenerek sonsuzca tekrarlanır.

Bu yüzden ritmik melodi ve danslarda bir kutsallık algısı vardır. Bundan sonsuzluk ve kutsallık algısını açıkça hissederiz. Beethowen'in keman partisyonlarının zorluğu gündeme getirildiğinde "tanrı ile konuşurken sizin kahrolası kemanlarınızı düşünemem" dediği söylenir.

formu açarken yukarıda sayfanın yarısını kaplayan görüntüler açılıyor ve okumayı engelliyor, hata bende mi bilemiyorum. iki tarayıcıdan da aynı hatayı aldım...

@TENTEN
Halk sorunlarını devlete şikayet etmiyor-edemiyor evet.
Mesela ben, "devlet milletin bacak arasına karışmamalıdır" lafı ile "devlet serbest piyasaya karışmamalıdır" lafı arasında bir fark görmüyorum.
Eğer düzgün araştırılırsa iki lafında birilerinin yanlış özgürlük anlayışından kaynaklı olduğu ortaya çıkar.
Hatta daha derin araştırırsanız eşek eti kesip satanlara tepki göstermeyenlerle, ağrı kesiciyi kanser ilacı diye kanser hastalarına satanların yukarıdaki belirttiğim lafları edenlerle aynı kişiler olduğunu görebilirsiniz.
(Son cümle sahte kanser ilacı vakasına yönelik yazılmıştır.)

Eski erkekler böyle karakterliymiş, kimseye yaranmaya çalışmamış. Kadın kendine tapılmasını istiyorsa seni karaktersizleştirir.

Çalışan ücretli kesim emeğinden fedakarlık etsin isteniyor ama mal biriktirenlere gelince "piyasa böyle napalım" diyorlar.

2014 yılında aldığım maaş 1500 Euro ediyordu. Şimdi 1000 yapmıyor.

Ev kirası Türkiye'de geçim şekli olmuş vaziyette. Bunu bangır bangır gündeme getirip baskı uygulanmalıdır. Nasıl marketçilere terörist diyorlar asıl terörist kiradan geçinip, komisyon alarak para kazanan acımasız emlak zenginleridir.

İmamoğlu konusuna gelince , mahkeme kararı sayesinde 6 yaşındaki çocuğa tecavüz eden tarikatçıların gündemden düşmesini ne güzel de başardılar.

Sadece tarikat içindeki sapıklar değil çocuk yurtlarında kalan ve parayla satılan binlercesini gündemden düşürmemeliler.

Bunları pazarlayan yurt müdürleri ve onların müşterisi olan pavyoncular kumarhaneler linç edilmeli değilmiydi?

Tık yok ..

Kayseri'ye liman yapmayı vaat edip ama Kayseri'de deniz yok ki denince biz onu da getiririz demek gibi.

@phi cüppeli Ahmet dolu savar duası yaparsa hepsinin işi biter ama adam 50000 USD istiyordu galiba uzayın sırları için. 🤪🤪

@phi bunda kötü bir şey yok bence.

İnsanlar istilacı türlerdir. İstilacı türlerin de doğadaki yokoluşları kendi faaliyetleriyle olur
Bu gayet doğal.

Ama dünyadaki önceden gerçekleşen 5 kitlesel yokoluşun sebebi canlılar değildir. Bu da sorgulanması gereken bir noktadır.

Zaten her 500000 yılda bir patlayan büyük volkanlar elbet bir gün yine patlayacak. Yada büyük kıtalar yine birbirine girecek falan.. kitlesel yokoluşa asıl sebep olan doğanın kendisidir. Dünyadaki tüm insanları şimdi kaldırsak gelecek yokoluşun süresini 400 yıl kadar erteler. Çünkü bu zaten doğal bir süreç.

@bilgisezgi her olgu kendi değerini belirler...

@kâfir-imam ,
teori ve pratiğin karıştırılmasından ziyade kavramların doğru kullanılmaması, aşırıya kaçan tarzda benzetilmesi sorun yaratıyor. faşizm ve ırkçılık bu iki kavram gerçekte anlamlarının ötesinde dile getirilen kavramlar; neredeyse benimsenmeyen her düşünce ve edime etiket olarak takılıyorlar...oysa hem ırkçılık hem de onun zirvesi faşizm her edime eklemlenemeyecek kadar açıktır.

@bilgisezgi, içinde söyledi: Türkiye'nin Hali Bunun Adı Nedir?

Kendi ülkesini işgal eden halkın halidir.
Kendi ülkene, değerlerine sahip çıkmamanın sonucudur.
Üretmeyip ithalata bağımlı olmanın sonucudur.

Göçebeliğin şehir hayatına yansıması.